13 Mart 2015 Cuma

Şarkılar

     

      Müzikçalarımı belirli periodlarla bir temizleme işleminden geçiririm. Bahar temizliği gibi düşünebilirsiniz :D İşte öyle zamanlardan birinde fark ettim ki şarkıların %70'i film müziklerinden ya da filmlerden duyduğum müziklerden oluşuyor. Film izlemeyi seven biri olarak çok da şaşırtıcı değil tabii ama şunu fark ettim ki ben kuru kuruya şarkı dinleyemiyorum. Şarkının bir hikayesi olmalı o şarkı bana bir şey anımsatmalı. Ben ona göre şarkı boyunca düşünecek bir şeyler bulabilmeliyim. Hatta ve hatta kafamda o şarkıya klip bile çekebilmeliyim :D Ben şarkılarda sözleri dinlerim ama melodisini sevmediğim bir şarkıyı da dinleyemem bu yüzden şarkı dinlerken kitap okuyamıyorum sanırım :D Bu gibi bir takım gariplikler yüzünden müzikçalarımı kardeşlerim bile asla dinlemez geçenlerde izlediğim bir animenin giriş müziği, eskiden izlediğim bir kore dizisinin şarkısı, en sevdiğim film karakterleri kafede otururlarken çalan şarkı, Bay Darcy ve Elizabeth ilk danslarını ederlerken çalan şarkı, bir kitapta baş karakterin üzgünken dinlediği şarkı bir anda karşınıza çıkabilir :D Hintçe, Japonca, Korece, Portekizce, İtalyanca, Latince, İngilizce, Fransızca gibi çeşitli diller de mevcut haliyle :D Hani anlıyor musunuz da yabancı müzik dinliyorsunuz diyorlar ya onlara cevabım hissediyoruz biz.


Bu aralar ufukta bir bahar temizliği görünmüyor ta ki bir filmde beğendiğim bir melodiyle karşılaşana kadar. 

Not: resimler pinterestten :)

Emma

"Seni daha az sevseydim sevgimden daha çok söz ederdim." George Knightley





    Yazıya beni -ve öyle sanıyorum ki tüm okurları- en çok etkileyen cümleyle başlamak istedim. Ve bir sitemle sözlerime devam ediyorum Eyyy! Jane Austen ya biz sana ne yaptık?

Yazı spoiler içerir!




Evet Jane Austen'in kadın karakterleri arasında en farklı olanı Emma güzel, zeki ve zengin. Bu zenginliğinde yanında getirdiği bir kaç kötü özellik var tabii. Ama Emma'nın düşünce dünyası o kadar net anlatılmış ki gerçekten insan bir düşünceyi çok benimsediğinde nasıl düşünür ve bazı şeyleri göremez anlıyorsunuz. Tamam itiraf ediyorum Emma az biraz itici bir karakter ama onu ehlileştirebilecek bir Bay Knightley var ki dostlar başına. Yani zengin kızlarımız eğer etrafınızda bir adet Bay Knightley yoksa kendi kendinizin doktoru olun anacım! Neyse nerede kalmıştık Emma tesadüfen öngördüğü bir evlilikten sonra kendini çöpçatanlığa adar ve tamamen yanlış anlamalar ve görmezden gelmelerle çeşitli hatalar yapar. Ablasının eşinin kardeşi Bay Knightley çoğu zaman ona doğru yolu gösterse de onu dinlemez. Her şey ortaya çıktığındaysa artık çok geçtir ama işler kısa zamanda yoluna girer. Jane Austen "mutlu son"larını burada da konuşturuyor. Bu süregelen yanlış anlamalar, çöpçatanlık işleri derken Emma çok önemli bir şeyi gözden kaçırır. Bu "şey" Bay Knightley'e olan aşkında başka bir şey değildir tabii ki! Dikkat! roman boyunca Bay Knightley'e aşık olabilir, Harriet'e üzülebilir, Bay Elton'a gıcık olabilir, Bayan Elton'u bir kaşık suda boğmak isteyebilirsiniz. 


Romanın filmi ve mini dizisi de var. Mini dizide bir dans sahnesi var ki kendisi beni benden alır ve "yok kız ne kıskanması onlar adına mutluyum bile" diye iç çekişmelerime sebep olur.


Ve Jane Fairfax'e değinmezsek olmaz. Hani hepimizin etrafında olur ya herkes tarafından sevilen, güzel, zeki, hiç yanlış yapmayan, kusursuz insan. İşte bu kişi Jane oluyor. Kitap boyunca ufaktan gıcık olsanız da sonunda negatif düşünceler biraz seyreliyor; tabi biraz! :D

Kitaptan bir alıntı yapmak istiyor ve Jane Austen'e teşekkürü bir borç biliyorum :D

"Erkeklerin çoğunluğu bilgili ve zeki kızların değil de güzel kızların peşinde koşmazlar mı? Karşısındakine tam anlamıyla boyun eğen, karşısındakini her zaman yüksek gören bir huy da siz erkeklerin eşlerinizde aradığınız başlıca şeylerden biri değil midir? Hem çok güzel hem çok yumuşak başlı bir kadın için koca kıtlığı diye bir şey olabilir mi? Elini sallasa ellisi!."


Bir diğer alıntı "Ömründe hiç olmazsa bir-iki hafta için bile aşık olmayan insan anormal sayılır." 
Ve benim gibi ev sevici bir insana söylenebilecek en güzel söz " Evde oturmak kadar rahatlık var mıdır?" Yoktur bence de Janeciğim! :D  

Yazıya son verirken şunu da belirtmeliyim ki eğer ben bu kitapta olsaydım Emma'nın Bay Knightley'le dans edeceği akşam evden çıkmadan giymek için seçmediği eldivenlerinden herhangi bir tanesi olurdum...Şimdilik hoşça kalın :)




Aslında koymayacaktım ama dayanamadım son fotoğrafta kendileri Emma'ya bakıyor. Bilin istedim! Bu sefer gerçekten hoşça kalın.




5 Mart 2015 Perşembe

The Big Bang Theory

     Kardeşimle birlikte The Big Bang Theory izlemeye başladık. Dizinin 7 sezonu bitti şu an 8.si devam ediyor. Eğer siz de kelimelerle yapılan komedilerden hoşlanıyorsanız mutlaka izlemelisiniz. İzlerken sık sık diziyi durdurup kahkahalarla güldük. 7 sezonu bir çırpıda bitirince bir boşluğa düşüyor insan benim tavsiyem elinizden geldiğince yavaş izleyin :D Yazının devamı spoiler içerebilir.




Kısaca konuya değinmek gerekirse dizi 3 ana karakterin etrafında dönüyor ama diğer karakterler de oldukça önemli. Sheldon Cooper üstün zekalı bir teorik fizikçidir 11 yaşında üniversiteye başlamış 14 yaşında doktorasını yapmaya başlamıştır ama ne yazık ki bu zekası toplumdan soyutlanmasına sebep olmuştur. Kendisi bunda bir kötülük görmese de insanlarla iletişim kurması bir hayli güçtür. Rutininden asla sapmaz, değişikliklerden nefret eder, duygusal ilişkiler midesini bulandırır, dokunulmaktan hoşlanmaz, titizdir -hatta bir otobüs pantolonu vardır ki bir bölümde otobüsten inince çöpe atmıştır- , çizgi roman okumak, bilgisayar oyunları oynamak, fantastik filmler izlemek, sevdiği filmlerle ilgili şeyleri biriktirmek hobileri arasındadır, sosyallikten nefret eder ve daha birçok değişik huya sahiptir.




       Ev arkadaşı Leonard da üstün zekalıdır ama sosyal olmayı da çok ister karşı komşusu Penny'e aşık olur Penny ve birtakım "inek" faaliyetler arasında gelir gider. Diğer arkadaşları Howard ve Raj'ın da onlardan kalır yanı yoktur. Raj kadınlarla konuşamaz Howard'ınsa garip zevkleri vardır onlarda son derece zekidirler. Dizide olaylar yeni kişilerin de katılımıyla bu çerçevede devam ediyor.
     Beni en çok etkileyense kendimde onlardan bir şeyler bulmam sanırım. Benim kişilik özelliklerimin birkaç kat arttırılmış hali onlarda var. -ne yazık ki onlar kadar zeki değilim ama liseyi dereceyle bitirmek sayılıyorsa inek olduğum söylenebilir- Değişikliklerden nefret etmemi, fazla kuralcı olmamı, rutinimden sapamamamı, Jane Austen'le ilgili her şeyi toplamaya çalışmamı, fantastik filmleri sevmemi, duygusal ilişkilerin bana biraz saçma gelmesini sayarsak Sheldon'la uzaktan akraba çıkabiliriz. Sanırım onlara en çok benzeyen yanım da kolay arkadaş edinememem :D Sheldon'ın benden çok arkadaşı olduğunu düşünürsek vasat bir durumdayım diyebilirim :D:D Ama tbbt sayesinde bu durumlara gülüp geçebilmeyi öğrendim. Bir arkadaşa ihtiyaç duyduğumda Shelly ve "tayfası" hep yanımdaydı :D:D Neyse daha fazla spoiler vermeyeyim eğer değişik bir şeyler arıyorsanız mutlaka izlemelisiniz bir küçük tavsiye diziyi izlerken ön yargılarınızı bir kenara bırakın ve bazı şeylere gülüp geçin! Şimdilik hoşça kalın :)





Not: Ben bu dizide olsaydım eğer Amy'nin yalnızlıktan kendi için oluşturduğu ve dünya üzerinde sadece kendisinin bildiği dil olurdum.


4 Mart 2015 Çarşamba

Erkeklerin Daha Önemsiz Kısmı

Merhaba!
Bazı kitap cümleleri vardır ki ilk okuyuşta beni hayrete düşürür ikinci okuyuşta büyüler ve üçüncü okuyuşta kafama bir şeyleri dank ettirir. Birazdan yazacağım söz işte tam da özetlediğim gibi. Bu söz Jane Austen'in Northanger Manastırı kitabında yazdığı bir söz ve Jane Austen'den ezberlediğim ilk kitap cümlesi. "Erkeklerin daha önemsiz olan büyük bir kısmının gözünde kadınların ahmaklığı şahsi cazibelerini fevkalade artırır." Jane Austen bu sözü 200 küsür yıl önce yazmış ama günümüzde hala geçerli olduğu su götürmez bir gerçek! Siz hiç arkadaşlarınızla konuşurken yanınıza bir erkek gelince değişen kızlara şahit oldunuz mu bilmem ama benim lise yıllarım böyle acıklı manzaraları seyrederek geçti. Hem kendi adıma hem de hemcinslerim adına utançtan yerin dibine girdiğim anlardır bunlar. Olayların seyri genel olarak şöyledir boş derste ya da tenefüste kalabalık bir kız grubuyla tabiri caizse geyik yaparken ortama bir erkeğin giriş yapmasıyla aslında sıradan olan konular atom parçalamayla kıyaslanmaya kadar gider, kızlarda en saçma espriye şiddetli kahkahalar atma göz bebeklerinde büyüme ve olağanüstü bir fikir birliği semptomları gözlenir. Az önce sakin sakin muhabbet ettiğiniz arkadaşlarınızın yoldan geçen herhangi bir insan gibi yabancı görünmeye başlamasıyla bendeniz ortamdan sıvışırım.


Çok mu abartıyorum bilmem ama benim hayatımdaki bazı kızlar hep böyleydi. 


Tabi ki bu sözler Jane Austen'in de dediği gibi erkeklerin daha önemsiz olan büyük bir kısmı için. Ama inanın ben erkeklerin geri kalan kısmıyla hiç karşılaşmadım. Yazıma son verirken cümlenin devamını da yazayım belki geriye kalan azınlığın düşüncesiyle ilgilenen olur. "Bir kısım erkek de vardır ki kadında her şeyden çok cehalet arzu etmeyecek kadar aklı başında ve eğitimlidirler."  Hoşça kalın...


Not: Bu söze göre erkekler 2'ye ayrılıyor daha önemsiz olan büyük bir kısım ve aslında önemli olan küçük kısım hal böyle olunca kadınlar da 2'e ayrılıyor gerçekten ahmak olanlar ve ahmak taklidi yapanlar.

   

Northanger Manastırı

Merhaba!

  Bugün Jane Austen'in yazdığı ilk roman olan Northanger Manastırı'ndan bahsedeceğim. Kitabı okurken zaten Jane Austen'in ilk romanı olduğunu anlayacaksınız. Roman yazmak, roman okumak üzerine pek çok düşünce mevcut. Bana kitabı sevdiren de bunlar oldu. Jane Austen'le sohbet ediyormuşum gibi hissettim. Bu düşüncelerden bahsetmeden önce kitabın konusuna değinmek istiyorum. Kitabımızın baş karakteri Catherine Morland sıradan bir kız.



Bir de Bay Tilney konusu var ki ona değinmeden olmaz.. Evet Bay Tilney bir Bay Darcy değil ama bende onun yeri bambaşkadır. Bir erkek düşünün roman okumayı seviyor ve muslin (bir kumaş türü)'den anlıyor. Düşünemediniz mi :D Ayrıca çok da önemli değil ama bekar, yakışıklı ve varlıklı. Olaylar bu iki gencimiz arasında dönüyor. Ama bu kitapta Bay Tilney'in duygularını fazla okuyamayışımız beni üzdü bu zevkten mahrum kalmak içimi acıttı... Burada da bir Isabella var ki kendisi Caroline Bingley'i aratmıyor! Bence bütün Jane Austen romanlarını okumalısınız ama bunu daha çok okumalısınız :D



Northanger Manastırını okuduktan sonra roman okumaya karşı bakışım değişti bunları kendi cümlelerimle anlatmak yerine direkt Jane Austen'den alıntılıyorum çünkü hangi kelimeleri seçersem seçeyim o duyguyu veremeyeceğime kalıbımı basarım. "Eserlerimiz okura dünyadaki bütün öbür edebi türlerden daha kapsamlı ve daha sahici bir zevk vermiştir, ama başka hiçbir yazı türüne bu kadar hakaret edilmemiştir. Kibirden ya da cehaletten veya moda olduğu için, düşmanımız da okurumuz kadar çoktur..."Ben pek roman okumam... Pek roman karıştırmam... Sık sık roman okuduğumu düşünmeyin... Bir roman için gayet iyi." Böyledir ağızlara sakız olan laflar. "Ya siz ne okuyorsunuz, Miss..? "Hiç, roman işte!" diye cevap verir genç hanım, kitabını sahte bir kayıtsızlık ya da geçici bir utançla bırakırken..." İşte Jane Austen böyle diyor yazdığı tür hakkında. Durup düşününce çok yerinde bir tespit olduğunu anlayacaksınız eminim yani bende öyle oldu. Çevremde her kim bir bilimsel kitap okuyorsa onu çantasına bile koymuyor, sıkışık toplu taşımada elinde taşıyor ki herkes görebilsin benim ne kadar kültürlü bir insan olduğumu diye. Ama ne zaman biri bir roman okusa onu fazla göz önünde tutmuyor. Size de olur mu bilmem ama bana insanlar ne zaman hangi romanları okudun diye sorsa biraz gerilirim sanki fazla özel bir soruymuş gibi gelir bu bana. Bilimsel kitaplar genel ama romanlar bizim mahrem alanımızmış gibi hissederim.
 Kitapta bunun gibi pek çok düşünce var ama bu kadar spoiler yeter sanırım fazlası için kitabı okuyacaksınız. Romanın bir filmi de var. Bu düşünceler beni sıkar konuyu anlayayım yeter diyorsanuz  filmi izleyin. Muhteşem doğa manzaralarına hayran kalacaksınız.



                             Benden şimdilik bu kadar diğer yazıda görüşmek üzere hoşçakalın. :)


Bir küçük not : eğer ben bu romanda olsaydım büyük bir ihtimalle Bay Tilney'in okuduğu herhangi bir romanın herhangi bir sayfasının herhangi bir noktalama işareti olurdum.