14 Ağustos 2025 Perşembe

30 Yaşında Gurur ve Önyargı’yı Yeniden Düşünmek ve Darcy ve Bennet Nakış Kulübü

30 yaşımda Gurur ve Önyargı’yı tekrar okuyunca zihnimde tek bir cümle yankılandı. ARKADAŞLAR BİZ BAY DARCY’Yİ YETERİNCE ABARTMAMIŞIZ!!!


BİZ BU OĞLANIN HAKkını yemişiz… Heyecanımı dizginledim blog yazısına dört nala bir giriş yapacağım. Gelişme ve sonuç da olacak hiç merak etmeyin. Psikolojik sağlığım da emin ellerde.


Bir sabah uyandım ve çevremde beni tanıyan herkesin bana aynı Instagram gönderisini gönderdiğini gördüm. İstanbul’da bir nakış atölyesi yapılacaktı (Instagram hesabı: humulus.lupulus.atelier) ve tema Gurur ve Önyargı idi. Herkesçe benimsenen bir gerçektir İstanbul sınırları için Jane Austen’in adının geçtiği her etkinliğin bir Austenzede’ye ihtiyaç duyduğu… Bu nedenle tüm fangörllüğümü de bavuluma koyup etkinliğe gittim tabii ki. 


Daha önce eline kasnak almamış biri olarak bu kadar keyif alacağımı tahmin etmemiştim. Cihangir’de bir kafenin bahçesinde yaklaşık 15 kişi Gurur ve Önyargı sesli kitabını dinleyerek kasnaklarımıza Bay Darcy işledik. Cümlenin güzelliğine bakın. Nakış yapmak mı keyifliydi yoksa aynı zamanda dinlediğim Gurur ve Önyargı’yı ne kadar özlediğimi fark etmek mi o anda karışmıştı bende. 



Atölyenin ilk kısmında birkaç nakış tekniği öğrendik ikinci kısımdaysa seçtiğimiz desenleri işledik. En zor kısmı desen seçmekti bence. ‘Bay Darcy büstü’ ve ‘evlilik teklifinin reddedilmesinin hemen sonrası Darcy’si’ arasında epey git gel yaşadım ama akabinde hızlıca kafamda oluşturduğum artı-eksi tablosu ve içler dışlar çarpımı sonucunda tüm coşkun duyguları eşitliğin karşı tarafına atıp Jane Austen koleksiyonuma en çok yakışacağını düşündüğüm seçimi yapabildim.


Atölye 3 saat sürdü fakat nakışlar yetişmedi, romanın bitmesi de mümkün değildi. Sonra Gurur ve Önyargı’yı ne kadar özlediğimi fark etmem ve romanı dinlemeye devam etmem birbirini takip etti. Eve gidince nakışa ve romanı dinlemeye devam ettim.


En son Gurur ve Önyargı’yı okumamın üzerinden çok vakit geçtiğinden olacak pek çok detayı unuttuğumu fark ettim. Ya da 30 yaşın bakış açısı mıydı bunları bana fark ettiren karar veremedim. Dinlemeye devam ettikçe işin rengi değişiyordu ve blog yazısının girişinde de söylediğim gibi zihnimde yankılanan tek şey bizim Bay Darcy’yi yeteri kadar abartmamış oluşumuzdu.


Ben küçükken annemle birlikte dizi/ film izlediğimizde ne zaman ekrana bir “beyaz atlı prens” gelse annem hemen “Genç kızlar da böyle erkeklerin gerçekte var olduğuna inanacak şimdi.” gibi yorumlar yapardı. O zamanlar sevdiği kızın kapısına 8 kamyon gül yığan ya da ne bileyim sevdiği kız için ada satın alan, dağ delen köye su getiren, çöllere düşen erkekleri kast ettiğini düşünerek “O kadar da değil canım, bunun gerçek olduğunu sanan da çıkmaz.” diye düşünürdüm. Büyüdükçe aslında dürüst, kararlı, merhametli, ne istediğini bilen, çalışkan vb özellikleri kast ettiğini anladım ve ne kadar haklı olduğunu da.


Herkes roman içinde Bay Darcy’nin değiştiğini gururunu ve ön yargısını kenara bırakmayı öğrendiğini söylese de ben öyle düşünmüyorum. Bay Darcy’yi yakından tanıma şerefine eriştik sadece o kadar ve onu anladık bir de. Bay Darcy hikayenin hemen başlarında Lizzy’den etkileniyor ve bunu açıkça hem de yargı makinesi Caroline’ın olduğu ortamda söylemekten çekinmiyor. Onun iğneleyici şakalarını bile alttan alıyor. Her şeye rağmen evlilik teklifi ediyor, bunu bizce kaba biçimde yapsa bile yine de geri durmuyor. Arkadaşlar full dolu metrobüste oturacak yer bulduğumuzda bile içten içe kendimizi diğer yolculardan üstün hissettiğimizi hangimiz inkar edecek. Korkmayın söyleyin. Ve Bay Darcy gibi olanaklara sahip birinin bu tip küçük tatlı hatalar yapması bağışlanmalıdır. Çevresinde onun uygunsuzumsu (kötü kelime kullanmaya elim varmadı) hareketlerini uyarmaya cesaret edecek kim var ki iç görüsü gelişecek çocuğun. (Ağlıyor)


Hikayenin devamını söylemiyorum bile. Tüm Birleşik Krallık topraklarında onu reddecek bir serçe bile yokken kendinden emin bu adamın kırılgan egosunun reddedilmeyle yaşadığı şok etkisi sonrasında bile erdemli davranmaya devam etmesi yok mu bakın ben bi fena oluyorum. Bileklerimi kolonya ile ovun rica ederim.


Hikayenin devamında Lizzy Pemberley’ye geldiğinde ona ve akrabalarına karşı davranışları, Wickham olayını çözmek için verdiği uğraş, Bingley’ye yanıldığını itiraf etmesi… bakın dostlarım bunlar basit gibi geliyor olabilir ama değil. Gerçekten değil bunu yetişkin ve fangörl olmayan -şüpheli- yanım söylüyor. 


Sizi ikna etmek için en vurucu darbeyi şimdi söyleyeceğim. Bakın Bayan Bennet’la akraba olmayı umursamıyor bu adam daha ne yapsın. DAHA NE YAPSIN!


Bay Darcy’yi Bay Darcy yapan ne yılda on bin Sterlin ne Derbyshire’ın sefil yarısına sahip olması… Onu bu kadar hayran olunası kılan dürüstlüğü, kararlı ve net oluşu, kız kardeşine karşı merhameti, çalışanlarına karşı adilliği, arkadaşına karşı korumacılığı, Carolinevari kadınlara karşı farkındalığı ve tavizsiz tavrı… bakın bu listeyi üç metre kadar daha uzatabilirim ama hadi yine iyisiniz insaf ediyorum. 


Siz ne düşünüyorsunuz merak ediyorum. Haklı mıyım yoksa inceden deliriyor muyum? Şunu da yazmadan geçemeyeceğim. Lizzy’nin yaşadığı durum da aslında herkesin üstesinden gelemeyeceği bir deneyim. O da Bay Darcy’yle evlenip ömür boyu akrabalarının çoğundan utanç duyma ve Bay Darcy’yi onlarla karşı karşıya getirmeme yükü ediniyor. Bir romanı okurken bu her ne kadar çok da dikkat edilesi gelmese de gerçek yaşamda uzun vadede tahammül sınırlarını zorlayacak bir deneyim. 


Ben gideyim de biraz daha bu konuya kafa yorayım. Bir sonraki yazının konusu da Bayan Bennet’ın hakkının yenmesi ve Bay Bennet’a karşı nefretimden oluşacak. Bay Darcy’yi düşünmeyi bitirir bitirmez hemen onu detaylandıracağım. Hiç merak etmeyin. Hadi görüşürüz. Akrabalara selam.


Sincerely

Austenzede


Aa unutmadan her biri bir şaheser nitelikte olan nakışlarımı da sunmaktan geri durmayacağım elbette. Atölyeler devam ediyor. İstanbul’da olanlar bu deneyime şans versin.



(Fotoğraftaki makası İngiltere seyahatimde öylesine almıştım. Dikiş, nakış ve türevleri asla hayatımda olmadığı için kardeşlerim dalga geçmişti. Nakış etkinliği sayesinde sürekli kullandım. Kardeşlerime istihzayla bakmaya gidiyorum şimdi)



Bu arada ben sesli kitaplara devam ediyorum. P&P’ı İkna, onu da Emma takip etti. Sırada Akıl ve Tutku var. Yani diyeceğim o ki bu blog bu sıralar canlanabilir. Kendinize mukayyet olun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder