30 Mart 2021 Salı

Saatleri Ayarlama Enstitüsü - Ahmet Hamdi Tanpınar

Bir "Sadece Jane Austen Okumuyorum" yazısına daha hoş geldiniz!

Bu sene de okuduğum kitapları bloga yazmak konusunda çok aşırı kararlıydım fakat şeyin bundan haberi yokmuş reading slump'ın :( 3 ayda 3 kitap okuyabilmiş olmanın hüznü içerisindeyim. Eğer bu bir mektup olsaydı şu cümlenin mürekkebini çoktan gözyaşım dağıtmış olurdu ama hadi yine iyisiniz. 



Evet, asıl konumuza dönmenin vakti geldi. Eğer beni uzun zamandır tanıyor ve yazılarımı okuyorsanız sizlerle çok şey paylaştığımı bilirsiniz. Yeri geldi en seçkinci elitist zevklerimi sizlere açtım yeri geldi guilty pleasure denizlerinde yüzdük, Bay Darcy sevgimizi enine boyuna inceledik, Jane Austen'i yazdığı erkek karakterlerinden yargıladık, korkunç Hallmark filmleriyle kah güldük kah ağladık, kötü kitaplarla utandık, iyileriyle gururlandık, Bay Wickham'dan nefret ettik, lafı her fırsatta Bay Knightley'ye getirdik, Jane Austen karakterlerinin burç yorumlarını bile yaptık... Demem o ki beni artık tanıyorsunuz ve şimdi söyleyeceğim şeyi sizden saklayamayacağımı fark ettim. Evet doğru... Arkadaşlar ben Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nü anlamadım. 

Sanki siz çok şeysiniz de :( 

Hadi şimdi el ele verip entelektüel kapasitemin vefatına bir saygı duruşunda bulunalım. 

Havadan sudan mı konuşsak ya ne yapsak. Ee n'oldu sizin o işler? 

Elimi nereye koyacağımı şaşırdım. Yani aslında kitabı anlamaya da çalıştım yalan yok. Kitap bitince blogları falan da gezdim ama olmadı.

Kendi bildiğini kendisinden başka kimseye anlatamayan ve bu kitabı çok beğenen kardeşime danıştım o da yüzüme gülmek suretiyle cevap verdi, kalpsiz biri. 

Bu ilk defa başıma geliyor dostlarım. Bir cam mam açın. Bileklerimi kolonyayla ovun, başıma bir tülbent bağlayın. Her şey insanlar için gerçi bunu da yaşamak varmış kaderde. Ben gideyim de papatya kokulu kitaplardan alayım madem. Ya da Whatpadd'e düşerim kim bilir. Migros'ta hala pembe dizi kitaplardan satılıyor mu? 

Kitaplığımdaki Tutunamayanlar'ı atmaya karar verdim. Belli ki seni hak etmiyorum Tutunamayanlar, beni affet. Sana da güle güle Huzursuzluğun Kitabı, hele sen Varoluşçu Psikoterapi, seninle göz göze dahi gelmeyelim, hem kötüyüm karanlığım biraz da Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nü anlamadım. Benim yağmurumda gezinemezsin üşürsün Nietzsche Ağladığında. Uykularımı uyursan nasıl korkarsın Sırça Fanus. Notre Dame'ın Kamburu git başımdan ben sana göre değilim, benim için kirletme aydınlığını...

O zaman şey yapalım ben altını çizdiğim satırları falan yazayım.

- Modern hayat ölüm düşüncesinden uz... ay yok yapamayacağım ben TikTok izlemeye gidiyorum, rica ederim peşimden gelmeyin.

27 Mart 2021 Cumartesi

Jane Austen Kitap Kulübü #14 Dorian Gray'in Portresi

Merhabaa!

Bir düşman gibi ensemden ayrılmayan "hiçbir şey yapmama" isteğime resti çekiyor ve yazımın başına geçiyorum. Size de bu aralar sürekli "beni aşırı mutlu edeceğini bildiğim herhangi bir iş ve davranışta bulunmak yerine şuraya kıvrılıversem n'olacak" düşüncesi geliyor mu? Ben artık çok sıkıldım bu durumdan. Bakın bu yazıyı yazarken bile yastığımın bakışlarını üzerimde hissediyorum gibi. Beni çağırıyor. Help. 



Girizgahımızı yaptığımıza göre yazımıza geçebiliriz. Kitap kulübümüzün 14. toplantısında Dorian Gray'in Portresi'ni konuştuk.

Öncelikle kitabın yazıldığı dönem ve yazarı hakkında bildiklerimizi döktük ortaya. 

"Sanat sanat içindir" görüşünden hareketle kitapta altını çizdiğimiz yerlerden bahsettik. Bir ara 1 saatin dolduğunu ve hala 12. sayfada olduğumuzu fark ettikse de can havliyle toparlandık.

Bir süre Dorian Gray'in "kötü" biri olup olmadığı üzerine konuştuk. Ve Dorian'ın çocukluğuna indik. Acaba babası nasıl biriydi diye düşündük. Kafamızda birkaç baba modeli oluşturduk. Freud'a yakamızı bırakmasını rica ettikten hemen sonra bir insanı iyi ya da kötü yapan etkenlere de değindik. Nihayetinde "kötülüğün" bir insanın özünde olduğuna, diğer faktörler yanlış yollara saptırsa da insanın içinde iyiliğe götürebilecek bir rehber varsa ona karşı koyamayacağına karar verdik. 

Kitapta sanata dair diyaloglar üzerinde de epeyce bir vakit durduk. Hatta bir ara olaydan bahsetmeyi neredeyse unutuyorduk. 

Toplum algısında oluşturulan "sanatçı" kavramı ve gerçek sanatçıları karşılaştırdık. 

Kitaptaki olay örgüsünü, bu olay örgüsünün sembolize ettiklerini ve bu olaylardan anladıklarımızı sorguladık. Bazı durumlara hepimiz farklı anlamlar yüklemiş, değişik açılardan bakmışız onu fark ettik.

Üyelerimizden biri hiç Bay Darcy konuşmadığımızı söyleyince dümeni hızlıca Bay Darcy'ye çevirdik (ben de hazırda bekliyormuşum açıkçası) de bir nefes aldık. 8 dk kadar Bay Darcy olumladıktan sonra kitabımıza dönebildik.

Kitabın farklı film uyarlamaları hakkında bir süre atıp tuttuk. Karakterlerin romanda ve filmlerdeki yansımalarını karşılaştırdık.

Ve devam eden süreçte herkesin okuduğu kitaptaki çevirilerin bambaşka olduğunun farkına vardık. Hatta bazı alanlarda anlam bile tam tersi oluyordu. Bunu kitabın soyut kavramlardan bahsetmesine bağlamaya çalıştıksa da pek tatmin olmadık.

Her ne kadar konuşacak daha bir sürü şey kaldıysa da bir pazar karantinası kitap kulübünün de böylece sonuna gelmiş olduk.

Bir sonraki kitap kulübünde Uğultulu Tepeler'i konuşacağız. Bekleniyorsunuuz!

Heathcliff sana laflar hazırladım aslanım.

3 Mart 2021 Çarşamba

Jane Austen Kitap Kulübü #13 Watson Ailesi ve Sanditon

Ay kitap kulübü yazılarını nasıl yazıyordum. Vallahi unutmuşum. Nasıl yapıyorduk, nereden başlıyorduk, konuyu nerede aşırı doğal bir biçimde Bay Darcy'ye bağlıyorduk? Çığlıklar, yardım çığlıkları...

O zaman lafı hiç uzatmadan direkt konuya giriyorum. Sizce de Bay Darcy mükemmel biri değil mi? Tamam, kötü şaka.

Efendim öncelikle ilk Zoom toplantımız vatana millete hayırlı ve de uğurlu olsundur bence artık. Her ne kadar yüz yüze konuşup tartışmanın zevkini vermese de ulaşılabilirliği artırması açısından sevdim ben çevrimiçi kulüp toplantısını. Hem böylece Jane Austen övmediğimiz bir mecra kalmayana kadar kitap kulübü yapmış oluyoruz :D Bu arada Zoom'dan önce bir de Clubhouse'da deneme yayını yaptık. Orası da kitap kulüpleri için kullanışlı bir alan. Evet bu defa gerçekten konuya gelmeden önce daha önce Watson Ailesi ve Sanditon dizisini yazdığım yazıları okumak isterseniz üzerlerine tıklayarak yazılara cisimlenebilirsiniz, teşekkürler.




Kitap kulübü toplantımıza öncelikle Watson Ailesi'nden hiçbir şey anlamadan kitabın bitmesine karşı olan derin üzüntümüzü paylaşarak başladık. Roman devam etmiş olsaydı nasıl olurdu hayalleri de kurduktan hemen sonra koştur koştur Sanditon'a vardık. Bir müddet Jane Austen'in "modern" uyarlamaları hakkında atıp tuttuk. Dizide Jane Austen havası olmadığında hemfikir olmamızın ardından Lord Babbington'ı övüp göklere çıkardık. Ve maalesef ana karakter kızımıza azıcık gıcık olmak konusunda da konsessüs sağlamış bulunuverdik. Charlotte ve Sidney karakterleri arasında ise bir uyum hissedemediğimizi belirtmeden geçemedik. 2 dk kadar Sidney Parker cidden kötü biri mi'ye kafa yorduk. Denham kardeşler kafamızı karıştırırken, Lady Denham'ın korkutuculuğu karşısında şaşırmış bulunduk.  Mr. ve Mrs. Parker arasındaki güçlü bağ ise gözümüzden kalpler çıkmasına yardım ve yataklık etti. Biz de hazırda bekliyormuşuz açıkçası. Ve daha bir sürü şey.

Bir pazar karantinasında kitap kulübüyle bir araya gelip 2 saat boyunca Jane Austen konuşmak 2 hafta devam edebilme gücü verdi bana. Katılan herkese teşekkürler. 

Kitap kulübünde konuşacağımız bir sonraki kitabımız Dorian Gray'in Portresi. Çıkın çıkın gelin. Hadi görüşürüz. Görüşür müyüz? Görüşelim.