25 Temmuz 2016 Pazartesi

yaşam enerjisi

       Merhaba, ben ağustos ayına girmeye az bir zaman varken göz ucuyla bile deniz görmemiş bir insan olarak birazdan yazacaklarımın ciddiye alınmamasını rica ediyorum. Bu yazının 21 yıllık iç çekişmem olmasını belirterek hiç kimseye gönderme yapmadığımı, zira çevremde gönderme yapacak kadar insan olmadığını bilgilerinize sunuyorum.


    Aman iyi be hepiniz mutlu olun hepinizin yaşam enerjisi olsun hepiniz sevin hayatı her şeye rağmen. Dünyada kötülük olduğunu bilmek bile düşürmesin yüzünüzü. Sonra da mutlu olmayı bilenleri översiniz bir araya gelince. Hatalarınızla da mutlu oluyorsunuzdur siz şimdi. Hata yapmaktan da korkmuyorsunuzdur zaten kendinizi de hatalarınızla seviyorsunuzdur şüphesiz.


Her şeyin mükemmel olması gerektiği gibi aşırı olağan bir düşünceniz de yoktur eminim. Bizim gibilere de pazartesi muamelesi yapın hiç çekinmeyin hep cumaları sevin siz zaten.


Bebek falan görünce de anlamsız bir şekilde mutlu oluyorsunuzdur siz şimdi hiç öpmiim. Fazla stresli de değilsinizdir bir yere geç kalacağım korkusu yaşamıyorsunuzdur ucunda ölüm yok değil mi tabi canım alt tarafı kendinize verdiğiniz sözü tutmamış olacaksınız, birilerini dışınızda gelişen olaylar için bekletmiş olacaksınız belki o kişinin işlerinin aksamasına sebep olacaksınız, gün içi planınız baştan bozulacak, geç kaldığınız günlerin sayısı 0'dan 1'e çıkacak, insanlar sizin düzensiz olduğunuzu düşünecek ve de günlük rutinin dışına çıkacaksınız belki o sabah saçınızı yapamayacaksınız falan bunlar ne manasız şeyler haha.


Bir sınava yetişmeye çalışırken otobüsün tekeri patlarsa ne yapacağınızla ilgili kafanızda plan da yapmamışsınızdır siz şimdi. Sabah kalkınca elektrik kesilmesi ihtimaline karşı geceden kıyafet de ütülemezsiniz zaten siz çünkü o minik güzel kafalarınız hep pozitiftir hep, hep. İnsanların sizden nefret etme ihtimali aklınıza hiç gelmiyordur tabi gidip hop diye arkadaş da oluyorsunuzdur.


Hiçbir siyasi olay da içinizde ağırlık yaratmıyordur kesin çünkü dünyada bir yerlerde güzel şeyler de oluyor değil mi aynen. Şimdi siz pozitif olmanın önemiyle ilgili bir kişisel gelişim kitabı okuyunca da motive falan oluyorsunuzdur yazara küfredip kitabı fırlatmak olur mu tabi canım. Zaten bir kitabı beğenmezseniz yarısında bırakabilir başka bir taneye başlayabilirsiniz çünkü sizin bir kitabı bitirmeden ve özetini çıkarıp kitaba puan vermeden başka bir kitaba başlayamama gibi aptalca ama şirin takıntılarınız da yoktur eminim. Tabi tabi hayat bir kitabı 2 kere okumak için kısa zaten sırf bir kitabı Jane Austen yazdı diye 243425 kere okumak ne saçma şey gece arkadaşlarla dışarı çıkıp eğlenmek varken! Şimdi kalabalıklar da sizi hiç korkutmuyordur tabii hemen adapte olabiliyorsunuzdur bittabii. Değişiklik falan harikulade bir şey zaten sizin telefonunuz da aldığınızdan beri aynı müzikle çalmıyordur, ekran görüntüsünü de her gün değiştiriyorsunuzdur, duvar kağıdını değiştirmeden önce 4.5 hafta düşünüp ihtimaller dahilinde olan 12 fotoğrafı 2 seçeneğe düşürüp 8 kişiye soramazsınız ya zaten. Gezmeyi de seviyorsunuzdur evde oturmanın rahatlığı batıyordur tabi hiç sormiim.

 Jane Austen'de "Fazla içe dönüklük, gerçekten insanı herkesten uzaklaştıran bir huydur. Arada işe yaradığı olursa da hiçbir zaman hoşa gitmez. Kapanık kimseleri sevmeni yolu yoktur." demiş gerçi de onların sevgisi bizi mutlu edemediği gibi mutsuz da etmez çünkü mutsuz olmak bizim olağan duygudurumumuz. Fakat güzel içimi döktüm ne iyi ettim de döktüm ama fevkalade döktüm. Neyse siz zaten bir yazıyı yazdıktan sonra çok mu saçmaladım inşallah bana aptal demezler de demiyorsunuzdur çünkü siz kendinizi olduğunuz gibi de seviyorsunuzdur zaten hiç öpmiim.

Sizin için olumlu resimler serpiştirdim araya seversiniz de siz şimdi. Her şeye rağmen bir gülümsemeniz de yetiyordur zaten sizin.



AUSTEN PROJESİ

Merhaba!

İnternet'de tatilin verdiği rehavete dayanarak amaçsızca dolaşırken Notos dergisinin bu aydaki sayısında bulunan bir yazının başlığı gözlerime doğru şimşek gibi çaktı. Başlık "21. yy.da Aşk ve Gurur" olunca Austenzede de durur mu yapıştırdı cevabı ve hemen gidip aldı. Aslında uzunca bir inceleme yazısı ile karşılaşmayı ve mest olmayı planlıyordum yalan yok! Ve fakat önüme yalnızca bir sayfa bir yazı çıkınca bir ufak hüsrana uğramadım değil ama korkmayın sonuçta kpss puanımla bile yüzleşip sağ çıkmış bir insanım heheey bunu da metanetle karşıladım pektabiğ. (Merak edenler olur belki, tatilin başından beri Kpss'de neden atanamayacağım ile ilgili yazıların şaka olmasını ben de isterdim ama puanım her şeyin hayırlısı diyor şaka değilmiş yani) Yazı yeni bir uyarlamanın habercisi. Curtis Sittenfeld Austen Projesi adı altında Jane Austen'in eserlerini modern yazarlarla yeniden hayata döndürmeye çalışıyor diyor dergi. Başka bir yayın grubu da aynı fikri Shakespeare'in eserlerine uygulayacakmış. Klasiklere gençlerin ilgisini çekmeyi planlıyorlarmış. Tam tüm uyarlamaları okudum derken bu yenilik bana iyi geldi. Gerçi Türkçe çevirisi ne zaman olur bilmem ama ben Aşk ve Gurur'un uyarlaması olan Eligible'ı çok merak ediyorum. İnşallah en kısa zamanda çevirisi yapılır. Yazıya göre özgün hikayeye birebir bir uyarlama değilmiş komedi unsuru daha ağır basıyor ve hikaye Amerika'da geçiyormuş. Buraya kadar beni en çok üzen şey Amerika unsuru çünkü İngiliz aksanı olmayan bir Darcy hayal edemem hiç kusura bakmayın! Neyse ki Bay Darcy beyin cerrahı olarak karşımıza çıkıyormuş da Kutsi'yle birlikte kafamda yerle bir olan bu uzmanlık alanı tekrar şahlanabilecek. Elizabeth ise bir gazeteciymiş bu uyarlamada. Karakterler 40'lı yaşlarına yaklaşıryormuş evlilik baskısını yaş üzerinden işleyecekmiş roman. Kitabı bir gün alıp okuyabilirsem daha detaylı yazacağım şimdilik bu kadar. Bu arada bu vesileyle Notos'u da ilk defa okudum. Ben pek hikaye sevmesem de dergi hoşuma gitti gelecek sayıyı da almayı planlıyorum. Hoşça kalın her ne kadar bu şu an pek mümkün gibi görünmese de hoşça kalabilmeyi deneyelim. Denemek bitirmenin çeyreğidir.(bu sözü de şindi uydurdum şu an az önce)


(Bu fotoğrafı Google'dan buldum şimdilik fotoğraflarına bakmakla yetineceğiz çünkü ingilicce.)

8 Temmuz 2016 Cuma

Bayram İzlenimleri

   

Şu an yapmak zorunda olduğum hiçbir şey yok. Yaz tatilinde olduğum için 9 günlük bayram tatili hiçbir anlam ifade etmiyor. Az önce depresif bir film izledim. Hiçbir sorunum olmamasına rağmen mutsuzluğu iliklerimde hissediyorum. Arka planda en sevdiğim dizinin soundtracki çalıyor bu iyi bir şey çünkü hikayesi olmayan müzikleri sevmiyorum. İnsanların mutlu olduğu için kardeşimin nefret ettiği ama aslında nefret etmek istemediği bayramı geride bırakmış olmanın ve eski günlük rutine dönmüş olmanın mutluluğunu kalbimin odalarından birinin köşesinde hissediyorum. Hava karanlık sanırım yağacak. Yatağımın üstünde en uç köşesine Jane Austen'in en sevdiğim sözünü yazmış olduğum duvarın tam altında, doktorların asla tasvip etmeyeceği ve muhtemelen omurgamın nefret ettiği bir pozisyonda oturuyorum. Ve geçtiğimiz 3 günün izlenimlerini yazmak ve o düşünceleri kafamdan uzaklaştırmak istedim. Yazmak istedim çünkü bu kadar anlamsız şeyin kafamda ağırlık yapmasının haksızlık olduğu düşünüyorum ve de sanırım yapacak işim yok. Günlük 1 film izleme hakkımı az önce doldurdum. 1 hakkım var çünkü fazlası insanları şaşırtıyor. Yeni bir kitaba başladım ve bir kitabın konu oturana kadar hiçbir şey anlamadığımız sıkıcı ilk 40 sayfasını okudum içimden devam etmek gelmediği için buradayım. Eğer hala okumaya devam ediyorsanız teşekkür ederim. Konuya giriyorum işte izlenimlerim.




1- Anneanne ve babaanneler kendilerinden beklenilen görevi layıkıyla yerine getirmeye devam ediyor ve tatlı-sarma yememiz için ısrar ediyorlar. Bu işte gerçekten başarılılar. Bence en iyi düşünmeden ısrar eden kadın oscarını almalılar.

2- Benden küçükler mütemadiyen nişanlanmaya ve evlenmeye devam ediyorlar. Bence en iyi üzerinde en çok altını taşıyabilen kadın osacarını almalılar.

3- Ergenler rahatsız edici biçimde birilerine aşık olmaya devam ediyorlar. Bence en iyi telefona salakça sırıtma oscarını almalılar.

4- Evli kadınlar sadece kocalarının yaptığı esprilere gülüyorlar. Bence en iyi beni en çok güldüren unsur oscarını almalılar.

5- Hamile kadınlar (sevdiğim hamile kadınları tenzih ederim) göbekleri yarıştırmaya devam ediyorlar. Bence en iyi kilo aldıklarında göbeği büyüyenlerle dalga geçen ama hamile olduklarında göbeği büyümeyenlerle dalga geçen manasız kadın oscarını almalılar. (bu gerçek mi diye kendinize sormayın kulaklarım hala kanıyor.)

6- Küçük çocuklar ellerindeki tabletiyle aşk yaşamaya devam ediyorlar. Bence en iyi beni geleceğimiz için en çok endişelendiren nesil oscarını almalılar.

7- Üniversiteli gençler sıkılmadan bölümün kaç yıllık ya da bitince sen şimdi ne olucan sorularına cevap vermeye devam ediyorlar. Bence en iyi cennetlik insan oscarını almalılar.

8- Ülkemiz insanları gezme eylemine manasız bir anlam yüklemeye devam ediyorlar. Bence en iyi Facebook kullanıcısı oscarını almalılar.

9- İnsanlar birbirlerinin arkasından dalga geçmeye ve yüzlerine karşı da dalga geçmeye devam ediyorlar. Bence en ahlaksız dürüst insan oscarını almalılar.

10- Akrabalar birbirlerinden nefret edip birbirlerini ziyaret etmeye devam ediyorlar. Bence en iyi anlamlandıramadığım samimiyet oscarını almalılar.

11- Evli insanlar evli olmayanları önemsememeye devam ediyorlar. Bence en iyi neden yaptıklarını anlamadığım şey oscarını alırlar.

12- İnsanlar sevmeye, sevinmeye, yaşamaya devam ediyorlar. Bence en iyi en çok imrendiğim insan oscarını almalılar.

13- Kadınlar evlenmedikleri için rahatsız oldukları ve bir an önce evlenmeleri gerektiğini düşündükleri asosyal olan uzaktan akrabalarına evlenilecek kız aramaya devam ediyorlar. Bence en iyi 18 yaş üzeri kızların yaşam alanlarını belirleyebilme oscarını almalılar.

14- Eltiler görümceleri, görümceler eltileri, eltiler eltileri, gelinler kaynanaları sonra kaynanalar hepsini eleştirmeye devam ediyorlar. Bence en iyi hangi dedikoduyu kiminle yapacağını asla şaşırmayan insanlar oscarını almalılar.

15- Ve ben canlı yayınla bağlanılan başka bir şehirde olan bir muhabir gibi çevremde konuşulanları 2 dk. sonra algılamaya devam ediyorum. Bence en iyi bunu neden yaptığımı anlamlandıramadığım şey oscarını almalıyım.



Dipnotlar
1- Buraya kadar okumaya devam ettiyseniz teşekkürler.
2- Yazıdaki her cümlenin başına "En iyi.." nin uymadığının farkındayım.
3- Bu yazıyı silmekle yayınlamak arasındayım. En iyisi okuduktan sonra unutmak.
4- Şeker resimlerini yazının kasvetli havasını yumuşatsın diye ekledim.
5- Son resmin alakasız olduğunun farkında olmakla birlikte resmi şu anki yüz ifademi bire bir yansıttığı için ekledim. Teşekkürler.



5 Temmuz 2016 Salı

Aşk ve Gurur ve Bayram

İyi bayramlar!

Lafı fazla dolandırmayacağım zira bayramı evde geçirenler olarak sinir katsayımızın yüksek olmasını haklı buluyor, destekliyorum. Dün Hürriyet'te bir haber başlığı okudum "Bayramda tatile gidenler çok mutlu, peki ya siz?" başlıktan da anlaşılacağı üzere içerik okunmaya değer değildi. Tam o sırada insanlar kumdan kaleler yaparken ben sardığım yaprakları düzgün bir piramit şeklinde dizmeye çalışıyorumdur hiç şüphesiz! Ve ben de şimdi size soruyorum bayramda siz olduğunuz haldesiniz, peki ya Gurur ve Önyargı karakterleri bayram telaşını bizimle yaşasaydı hangi tip insanlar olurlardı? 

Mrs. Bennet

Hani tüm Ramazan'ı ve bayramı koca bir temizlik bulutu olarak gören annelerimiz var ya heh işte tam da o tip annelerden olurdu Mrs. Bennet. Gerçi onun amacı farklı olurdu; görücü adayları evi ne kadar temiz görürse kızlarıyla evlenmeye bir o kadar can atarlar diye ufak bir doğru orantı kurardı kafasında ama çevreye karşı da temizlik imandan gelir ayakları yapardı. Güllüoğlu'ndan bir tepsi ev baklavası alır herkeslere Jane kendi elleriyle açtı diye anlatırdı büyük ihtimalle ve sözlerini "geçen sene bir adam Jane'in yaprak sarmaları serçe parmak gibi incecik diye ona evlenme teklif etmişti ağh ne güzeldi"yle devam ettirirdi o kesin.

Mr. Bennet

Ramazan hayaleti olacağı aşikar. Gelen misafirlere bir görünüp ardından kendini dışarılara vuran, hep ortalarda görünen aslında hiç olmayan bir baba tipi Mr. Bennet'da zuhur ederdi zannımca. Bence Bay Bennet'da tam bayramda ülke terk edecek tip var ama Mrs. Bennet engeli o bir parça yormuş olmalı.

Jane 

Bayramda tüm kardeşler temizliğe birlikte başlar ama bütün ağır işleri bir kardeş yapar ya Jane o olurdu işte. Ve sonunda tek çalışan o olmasına rağmen bunun farkında olmayan tek kişi de o olurdu.

Elizabeth

Temizlik yapar gibi görünür ama gözler üstünde olmayınca kıyıda köşede kitap okuyan bir tip olurdu herhalde. Ama Jane'e üzülüp yardım ederdi kesin. Temizlik yaparken hayatın anlamını sorgulayıp feminizme yeni fikirler üreten kendi fikirleriyle daha da öfkelenip temizliğin şiddetini daha da artıran tip Elizabeth'le özdeşleşirdi bence.

Lydia ve Kity

Herkesin aklına gelebileceği üzere bayramda neşe içinde olan, bayramın tadını en çok çıkaran, katiyen suya sabuna dokunmayan ama misafir çocuklarını alıp götürdükleri için kimsenin tek söz edemediği tipler olurlardı bence.

Mary

Hani ailenin hiç ortada olmayan evladı vardır ya temizlikte, tatlı yapımında her zaman başka bir işi olan, kimsenin de çağırmayı aklına getirmediği büyük abla olurdu kesin.

Bingley'ler

Haliyle Bingley'ler bayramı Bodrum'da geçiren aile tipi olurlardı. Gerçi onlar bayramı yurdışında geçirmekten yana olmakla birlikte aile zoruyla Bodrum'daki villada bayramı geçirmeye mahkum olurlardı. Ele güne karşı mutlu aile tablosu çizerlerdi.

Darcy'ler

Bay Darcy kız kardeşine şenlik olsun diye bayramı Bingley'lerin yanında geçirmeye karar verirdi bence. Bay Darcy bayramda hiçbir şeyden memnun olmayan, ikram edilen tatlıyı yemeyen, gelenlere hoş geldin demeyen gıcık tip olurdu şimdi yalan yok. 

Lady Catherine

Lady Catherine, bayramı eli havada karşısındakinin öpme mesafesinde bir duruş pozisyonunda geçirirdi bence. Çok para verecek gibi durup her el öpmesi karşılığında bir çift nasihat eder ya da kıyafet kombinini değerlendirip bu kıyafetle bayramda nerelere gidebileceğini söylerdi herhalde. Kızı ise bayramda hiçbir ziyarete gelmeyen akrabaların unuttuğu arada sırada dedikodunun bittiği kısa bir yokluk anında ayıpladıkları uzaktan kuzen olurdu bence.

Charlotte

Bayramın tamamını mutfakta geçiren yenge tipi var onda, kapıya gelen çocuklara da şeker vermeyi ihmal etmezdi bence.

Collins

Bayramı ailedeki ve çevredeki evlilik çağına gelmiş kız potansiyelini değerlendirmek için kullanırdı bence. El öpen çocuklara da mütevazi olmanın gereklilikleriyle ilgili bir iki cümle söylemeyi ihmal etmezdi harçlık olarak.

Wickham

Tüm bayramı bir otelde tatilde geçirip bayramın son günü insanlara görünüp tüm bayramı akrabalarla geçirdim izlenimi yaratan gıcık uzaktan akraba tipi var onda tam. Ve tüm bayram tatilini Snapchat'de yayınlayıp Facebook'dan akrabalarının elini öperken fotoğraf yayınlardı hiç şüphesiz.

Falan filan işte yazı pek eğlenceli olmadı. Hürriyete göre tatile gidememenin verdiği mutsuzluktan herhalde ama sanırım gerçek neden bayrama yağmurla uyanıp yağmur sonrası Bay Darcy'nin evlilik teklifi kokusunu duymanın verdiği dinginlik halinden. E hadi iyi bayramlar o zaman. Gidip tüm akrabaları ziyaret edeyim de Hürriyet'e kimin mutlu olduğunu göstereyim!!!!