Merhabaa!
Bir düşman gibi ensemden ayrılmayan "hiçbir şey yapmama" isteğime resti çekiyor ve yazımın başına geçiyorum. Size de bu aralar sürekli "beni aşırı mutlu edeceğini bildiğim herhangi bir iş ve davranışta bulunmak yerine şuraya kıvrılıversem n'olacak" düşüncesi geliyor mu? Ben artık çok sıkıldım bu durumdan. Bakın bu yazıyı yazarken bile yastığımın bakışlarını üzerimde hissediyorum gibi. Beni çağırıyor. Help.
Girizgahımızı yaptığımıza göre yazımıza geçebiliriz. Kitap kulübümüzün 14. toplantısında Dorian Gray'in Portresi'ni konuştuk.
Öncelikle kitabın yazıldığı dönem ve yazarı hakkında bildiklerimizi döktük ortaya.
"Sanat sanat içindir" görüşünden hareketle kitapta altını çizdiğimiz yerlerden bahsettik. Bir ara 1 saatin dolduğunu ve hala 12. sayfada olduğumuzu fark ettikse de can havliyle toparlandık.
Bir süre Dorian Gray'in "kötü" biri olup olmadığı üzerine konuştuk. Ve Dorian'ın çocukluğuna indik. Acaba babası nasıl biriydi diye düşündük. Kafamızda birkaç baba modeli oluşturduk. Freud'a yakamızı bırakmasını rica ettikten hemen sonra bir insanı iyi ya da kötü yapan etkenlere de değindik. Nihayetinde "kötülüğün" bir insanın özünde olduğuna, diğer faktörler yanlış yollara saptırsa da insanın içinde iyiliğe götürebilecek bir rehber varsa ona karşı koyamayacağına karar verdik.
Kitapta sanata dair diyaloglar üzerinde de epeyce bir vakit durduk. Hatta bir ara olaydan bahsetmeyi neredeyse unutuyorduk.
Toplum algısında oluşturulan "sanatçı" kavramı ve gerçek sanatçıları karşılaştırdık.
Kitaptaki olay örgüsünü, bu olay örgüsünün sembolize ettiklerini ve bu olaylardan anladıklarımızı sorguladık. Bazı durumlara hepimiz farklı anlamlar yüklemiş, değişik açılardan bakmışız onu fark ettik.
Üyelerimizden biri hiç Bay Darcy konuşmadığımızı söyleyince dümeni hızlıca Bay Darcy'ye çevirdik (ben de hazırda bekliyormuşum açıkçası) de bir nefes aldık. 8 dk kadar Bay Darcy olumladıktan sonra kitabımıza dönebildik.
Kitabın farklı film uyarlamaları hakkında bir süre atıp tuttuk. Karakterlerin romanda ve filmlerdeki yansımalarını karşılaştırdık.
Ve devam eden süreçte herkesin okuduğu kitaptaki çevirilerin bambaşka olduğunun farkına vardık. Hatta bazı alanlarda anlam bile tam tersi oluyordu. Bunu kitabın soyut kavramlardan bahsetmesine bağlamaya çalıştıksa da pek tatmin olmadık.
Her ne kadar konuşacak daha bir sürü şey kaldıysa da bir pazar karantinası kitap kulübünün de böylece sonuna gelmiş olduk.
Bir sonraki kitap kulübünde Uğultulu Tepeler'i konuşacağız. Bekleniyorsunuuz!
Heathcliff sana laflar hazırladım aslanım.
Yıllar önce okumuştum bu kitabı. Sonrasında çizgi-romanını da okudum ve filmini izledim. En sevdiğim klasiklerden biri oldu ve en çok alıntı yaptıklarımdan. Oscar Wilde'ın iddialı ve çok güzel cümleleri var.
YanıtlaSilyaa keşke toplantıya da katılabilseydiniz gerçekten konuşulacak çok şey vardı
Sil