2 Temmuz 2019 Salı

Kadınlar Dile Düşünce/ Sibel Irzık ve Jale Parla



"Kadını melek gibi davranmadığı taktirde canavar gibi gören bir toplumda, melek olmadığını bilen kadın kendini canavar gibi görmek, ya da bu bilincin suçluluğuyla bir sürü psikomatik hastalıklarla boğuşmak zorunda kalmıştır."



Siz de asla kitap okuyamadığınız dönemlerden geçiyor musunuz? Bu elim hadise senede bir yahut iki kere beni ansızın yakalıyor ve içimden asla kitap okumak gelmiyor. Kendimi okumaya zorladığımdaysa okuduğumdan hiçbir şey anlamıyorum. Cümleleri okurken aynı zamanda kafamda da Netherfield'daki balo yaşanıyor. İşte yine böyle bir anımda bu kitabı okumaya başladım. Eğer bu kitap bir insan olmuş olsaydı ve sizlere okuma yolculuğumu karikatürize etmem gerekseydi (neden böyle şeylerin gerekeceği konusunda tek bir açıklamam bile yok) kitap elini alnıma dayamış bir halde tam karşımda dururken ben ona doğru yürümeye çalışan bir insan olurdum. Yüksek ihtimalle kitabı yeniden okumam gerekecek. Kitaplara doğru yaptığım yürüyüşlerin sonu kucaklaşmayla bitmeyince üzülüyorum çünkü.

Kitaba dönecek olursak;
Kitap tanıtımında Jane Austen ismini görmem kitabı almaya karar vermeme yetti de arttı bile. Ama itiraf etmem gerekiyor ki kitap kolay okunan bir eser değil. Hele benim gibi otobüste, metroda okumaya çalışacaksanız küçük punto ve akademik dil sizi biraz üzebilir.

Kitap farklı yazarların yazdığı bölümlerden oluşuyor. Ben eserlerini bilmediğim yazarlarla ilgili bölümleri okumadım. Jane Austen ile ilgili bölümü bir kenara ayırırsak en beğendiğim kısım Anayurt Oteli ile ilgili olan kısımdı. Ben Anayurt Oteli kitabını -affınıza sığınarak- çok beğenmemiştim. Ama bu bölümü okuyunca boş okuduğumun farkına vardım. Bu gözle tekrar okusam yine sevmem ama - :D - kitaptaki öğelerin sembolize ettiği unsurları anlamak ufkumu açtı.

Üf bırak bu bookstagramer ayaklarını bize Jane'i anlat dediğinizi duyar gibiyim. Jane Austen romanlarının toplumsal cinsiyet temelinde incelemesinin yapıldığı bölüm Deniz Tarba Ceylan tarafından yazılmış. Katıldığım ve katılmadığım görüşler yer alsa da inceleme okumayı seviyorsanız ve Jane Austen'in tüm romanlarını okuduysanız mutlaka okumalısınız. Austen ile ilgili bölümü okurken kafamdaki Netherfield balosu bile bir süre sessizliğe gömüldü de ben de rahat rahat 1851'de çıkan "feminist" kelimesinin 1818'de vefat eden bir kadını nitelemek için sık sık kullanılması üzerine düşünebildim. 

Katılmadığım bir nokta ise Jane Austen'in erkek karakterleri kadın karakterlerin kişilik gelişimlerinde bir öğretmen gibi konumlandırdığı görüşüydü. Açıkçası Austen romanlarındaki erkekler bende hiç öyle bir izlenim bırakmadılar. Hatta bazen Austen erkeklerini bir meta olarak kullandığımız zamanlar bile olduğunu düşünüyorum. (Burada Bay Darcy ve göl sahnesinin zihninizde şimşek gibi çakması gerekiyor.)

Kitabı okuyan var mı, siz nasıl buldunuz? Yorumlarda buluşalım!