22 Haziran 2016 Çarşamba

Gençlik Eserleri - Jane Austen

 Merhaba!

     Jane Austen'in İngiltere Tarihi'ni yazmadan önce belirttiği gibi benim de bir uyarıda bulunmam gerekiyor. Birazdan okuyacağınız yazı taraflı, ön yargılı ve cahil biri tarafından yazılmaktadır. 


    Geçenlerde İnternet'te manasız şekilde dolaşırken Gençlik Eserleri kitabına rastladım. Aslında geçen sene aldığım ama buraya yazmadığımı 5 dk önce fark ettiğim Aşk ve Arkadaşlık kitabı da Jane Austen'in gençlik eserlerinin çevirisiydi. Sonrasında Gençlik Eserleri isimli kitabın Aşk ve Arkadaşlık kitabını da kapsayan ve Jane Austen'in 11 ile 17 yaşları arasında yazdığı tüm eserlere yer veren bir kitap olduğunu anlayınca -Austenzede de durur mu- hemen aldım. Neden cahil olduğumu özellikle belirtmeme gelecek olursak ben bu zamana kadar okuduğum tüm kitapları zaten olanca cahilliğimle okuyup buraya da duygularıma dayanarak yazmıştım ama iş bu kitaba gelince kitabın içindeki tek tek nükteleri anlamak için epey bilgi sahibi olmak gerektiğini kitabın son sözünü okuyunca fark ettim. Ama olsun ben ve cahilliğim de kitabı okurken çok eğlendik doğrusu. Asıl anlatmak istediğim bu kitabı okuyup anlamak ve dahası kahkahalar atabilmek için Jane Austen dönemindeki tüm romanları okumuş olmak ya da en azından o romanlar hakkında bilgi sahibi olmak gerekiyor ya da ne bileyim elinizden gelirse o dönemde yaşamak falan :D Ama benim gibi Jane Austen'le ilgili bir şeyler görünce okumadan eksik hissedecekseniz de okumanızı tavsiye ederim. 


       Daha önce söz ettiğim gibi Jane Austen'in 11 yaşında kaleme aldığı çok değerli eserler var. 11 yaşımdayken ben ne yapıyordum allesen? İp atlama? Seksek? Boş boş bakma?  Tavan seyretme? 
      Kitap Henry Austen(Jane Austen'in kardeşi) tarafından yazılmış biyografiyle başlıyor. Henry Austen, Jane Austen'in yaşamını; " Faydalı olmak ile, edebiyat ve inanç ile geçen bu ömür, hiçbir surette olaylarla dolu bir hayat olmamıştır." şeklinde tanımlıyor. Biyografiden altını çizdiğim diğer cümlelerse şunlar:
 "Ne kitaplar, ne de erkekler konusunda fikirlerini değiştirdiği pek azdı." (200 yıl sonra bile görüşlerinin geçerli olması peki?)
  "Onu en mutlu eden, sağlam bir muhakemesi olanlardan zaman zaman aldığı alkıştı." 
 "Başkalarının zaafları, kusurları ve ahmaklıkları hiç gözünden kaçmamışsa da, bir ahlaksızlık durumunda bile ağzından incitici bir söz çıkmamıştır." (burada benim gözler yaşlı tabiğ)
   Sonsözü okuyunca anlıyorsunuz ki Jane Austen yazdığı her kelimede döneminin kitaplarını çok sıkı eleştirmiş. Ama bunu mizahı kullanarak yaptığı için her sayfada insan gerçekten hayret ediyor. Bu satırlar gelecekteki başyapıtlarının habercisi konumunda o kesin. Eserlerin çoğunun bitmemiş olması hevesi kursakta bırakıyor o da ayrı konu. En eğlenerek okuduğum Aşk ve Arkadaşlık isimli roman, devam etmesini en hararetle istediğim ama en heyecanlı yerinde kendi hayal dünyamla baş başa kaldığım romansa Catherine ya da Çardak. Son olarak gerçek şu ki zekanın her türlüsü büyüleyici ama bence zekanın mizahla karıştırılmış olanı tadından yenmeyen cinsten. Bize de bir ah çekmek düşüyor sanırım. Yazıyı kitaptan tam da beni anlatan bir şiir ve alıntılarla bitiriyorum bir sonraki Jane Austen keşfinde görüşmez üzere! 

                                  " Talihsizlikler hiç peşimi bırakmasa da
                                     Umarım ihtiyacım olmaz bir arkadaşa
                                     Masum kalbimi edeceğim daima muhafaza
                                     Erdemin sevgili sınırlarını aşmayacağım asla." 


. "İnsan mutsuzken hiçbir şey onu başkasının da aynı derecede bedbaht olduğunu duymak kadar keyiflendiremez." 
. "Hiçbir memleketin güzel çehresi, sevgili dostları kaybetmenin tesellisi olamaz."
. "Mutlak mutluluk ölümlülere bahşedilmemiştir ve kimsenin sürekli bir mutluluk beklemeye hakkı yoktur." 
. "-Kocamın iyi huylu ve neşeli olmasını bekliyorum bütün yaptıklarında benim mutluluğumu gözetmesini ve beni sadakat ve içtenlikle sevmesini.
   -Bunlar gerçekten çok tuhaf istekler, genç hanım. En iyisi evlenmeden önce onlardan vazgeçin, yoksa evlendikten sonra mecburen vazgeçeceksiniz." (Burada göz yaşlarının içinize akarken acı acı gülüyorsunuz arkadaşlar!)




       

       

21 Haziran 2016 Salı

MEZUNİYET ŞEYSİ 2

      Bundan tam 2 yıl önce nefret ettiğim bir çocuk mezuniyet törenlerinin konuşulduğu bir sırada "Mezuniyetin kutlanması gereken bir şey olduğunu düşünmüyorum." demişti ve ben de ona içimden "Gerizekalı." diye cevap vermiştim. Ama şimdi anlıyorum söylediklerinde haklılık payı vardı hala nefret ediyorum ama, o fikrim değişmedi. Evet mezuniyet belki kutlanması gereken bir gerçeklik değil fakat yapılması gereken bir tören. Çünkü insanlar -gerçekçisinden duygusalına faydacısından kadercisine- başlangıç ve bitiş noktalarını görmeyi seviyor bence. Bir düğün mesela yeni bir hayatın başlangıcıdır ve insanın şoka girip ölmemesi için süreci yumuşatan bir düğün hazırlığı süreci gereklidir. O sırada evlenecek şahıslar kendilerini telaşeye kaptırarak asıl amacı bir kaç aylığına unuturlar. Sonrası bir düğün salonunda kravatı başına geçirmiş damat ve çevreden ayıplamasınlar diye hafiften oynayan gelin ve hop evlenmişler. Mezuniyet de bunun gibi bir şey olmalı sonuç olarak hepimiz birinci sınıfa başladığımızda bir amaç uğruna ilerleyeceğimizi düşünüyoruz sınavlar, sözlüler derken "son"u görüşümüz bulanıklaşıyor, ardından bir mezuniyet töreni ve ta taa oyun dışındasın. Ama 16 sene tüm yaşam alışkanlığını oluşturan unsurdan kopmak bir şok yaratacakken mezuniyet töreni sebebiyle fotoğraf çekimleri, provalar, mezuniyet yemekleri, hatta mezuniyet kınası, elbise alışverişi derken gerçek hayata yumuşak bir iniş yapıyorsun. Yaptığımız tüm törenleri bu kalıba uydurabiliriz sanırım. Doğum günleri, nişan töreni, düğün ve son olarak cenaze töreni ama bu bizim için değil çevremizin olayı algılayabilmesi adına yapılan bir tören ki o bambaşka bir yazının konusu her neyse.

      Üniversitenin 3. sınıfını yeni bitirmiş biri olarak bir üst dönemimizin mezuniyet töreni fotoğrafları tüm sosyal medyada paylaşılırken kendi mezuniyetime yalnızca ve yalnızca bir yılın kalmış olduğu gerçeği bana bir yumruk savurdu ben bir boşluğa düşerken sağ olsun depresyon ölmeyeyim diye beni kucakladı ve şu an buradayım. Ve tahmin edebileceğiniz üzere mezuniyette ne giyeceğimi düşünüyorum.


      Aslında buraya anaokulunu, birinci sınıfı, dördüncü sınıfı ve sekizinci sınıfı bitirenlerin de artık mezuniyet töreni yapmalarına sinirlenip gelmiştim ama yazı neye dönüştü ucundan tutamadım. Abartmayı seven yönümüz burada da kendini açığa vuruyor sanırım yakında anne karnından çıkışa da mezuniyet töreni yapılacak diye çok korkuyorum yalan yok.  Hasılı Facebook'da anaokulu mezuniyet töreninde kep atan çocuğun fotoğrafına bakarken gözümden kan geliyor onu anlatmaya çalışıyorum. Bir şeyler daha yazarım sanıyordum ama sene başında not tutarım diye en kalınından defter alıp yalnızca ilk sayfasına tarih atabilmiş öğrenci gibi kaldım yazı bitişini ilan etti hadi görüşürüz.





19 Haziran 2016 Pazar

MALİKANE

     Merhaba!

     Gurur ve Önyargı'yla ilgili yeni bir kitap bulmanın manasız sevincini yaşıyorum. Haydarpaşa Kitap Fuarı'nın ikinci ganimeti Malikane kitabı. İnternette kitabın kapağını hep görüyordum ama Türkçe'ye çevrilmiş olabileceği aklıma gelmemişti. Kitabın özgün adı Longbourn, Türkçe'ye Malikane olarak çevrilmiş ama kitabın kapak resmi değiştirilmediği için kitabı tanıyabildim. Artık Jane Austen koleksiyonumun nadide bir parçası ve Jane Austen rafımda Jane Austen'in 6 romanından hemen sonra yerini almaya hak kazandı! (Jane Austen Hayatımı Mahvetti kitabı lütfen kişisel algılama!)


     "Kitap Aşk ve Gurur hikayenin sadece yarısıydı" diyor. Ve kitabı okumaya başlayınca gerçekten hikayenin sadece yarısı olduğunu anlıyorsunuz. Kitap Bennet ailesinin hizmetçilerinin gözünden tanıdığımız hikayeyi anlatıyor aslında. Yukarı katta Jane Austen'in yazdığı hikaye yaşanıyorken alt katta Jo Baker bambaşka şeyler anlatıyor.  Kitabın ilk sayfalarında Gurur ve Öyargı'nın o büyülü kusursuzluğuna biraz gölge düşüyor çünkü Gurur ve Önyargı her şeyin mutlu öğeler barındırdığı bir mutlu son kitabı gibi geliyor insana ve o karakterlere tuvalete gitmeyi bile yakıştıramıyorsunuz haliyle ama Longbourn hizmetçileri kafanızdaki masal kitabını şak diye dünya gerçekliğiyle karşılaştırıyor. Romanı Downton Abbey'yi bitirdikten sonra okumak hikayeye kolay ısınabilmemi sağladı sanırım. Ama her sayfada sınıf ayrımına içinizden çok ağır konuşuyorsunuz o kesin. Tüm bu sosyolojik gerçeklikleri bir kenara bırakıp hikayeye dönelim. Öncelikle Aşk ve Gurur'un 2005 yapımı filminde Longbourn'da bir hizmetçi kız gösteriliyor. Ama kitaptaki Sarah karakteri o mu bilemiyorum.



       Kitabın diğer karakteri Bingley'lerin uşağu Ptolemy yine 2005 yapımı filmde hatırladığım kadarıyla 4 uşak gösteriliyor. 




       Sarah bir yetim ve evin aşçısı Bayan Hill yardımcıya ihtyaç olduğunu söylediğinde eve alınıyor. Sarah hayatı Longbourn'dan görmek istemeyen aslında özgür ruhlu bir kız. Bayan Hill yıllarını Bennet ailesine vermiş bir aşçı kocası Bay Hill ile birlikte çalışıyorlar. Poly 12 yaşlarında diğer yardımcı kız. Bu karakterler Bennet'ları amiyane tabirle çekip çevirmeye çalışırken eve James Smith adında bir uşağın gelmesiyle olaylar gelişiyor. Sanırım ben spoiler vermeden kitap tanıtımı yapamıyorum bağışlayın!  Gurur ve Önyargı'yı sevdiyseniz bir de hizmetçilerin gözünden okuyun derim ben. Yazarın üslubunu sevdim kitap biraz kalın olmasına rağmen çok akıcı bir şekilde ilerliyor asıl hikaye tanıdık olsa da merak unsuru hep canlı tutuluyor.
       Kitabı okurken gözler Bay Darcy'yi arıyor elbette ne yazık ki ismi ilk defa ancak 209. sayfada geçiyor. Yazar onu "Yaratılmışlar dünyasının bambaşka br kategorisine ait gibi duruyor." diye tanımlıyor. Lütfen rica ediyorum tabi ki romanı sırf bu cümle yüzünden sevip kitap rafımın en nadide köşesine yalnızca bu sebeple yerleştirmiyorum. Siz de canım! Romanı 19. yy. İngiltere'sinin günlük yaşantısına çarpıcı bir gerçeklike yer verdiği için sevdim, aynen öyle.



     Gurur ve Önyargı'nın en sevdiğim unsurlarından biri hiç şüphesiz mektuplar. Malikane'de Sarah'ın mektup yazmayı istemekle ilgili içinden geçirdiği cümleler kısmında benim kalp komple gitti. Şimdiki, İnternet aracılığıyla her dakika konuşabilen insanların mavi tik olup cevap vermeme serzenişlerini aklımın en dip köşesinde yalnız bırakıp içimden parasızlığa ağır konuştum ama çok ağır!
     Dünya gerçekten garip bir yer birisini mutluluğun doruklarına ulaştıran bir olay bir başkası için ölümüne mutsuzluk sebebi olabiliyor, sanırım bu denge denilen şey. Terazinin mutluluk tarafının ağır basıp her şeyin alt üst olmaması için birilerinin de mutsuz olması gerekiyor. Dünyanın mutlu tarafı merak etmeyin 21 senedir sizin için depresyondayım ben!
     Hani Gurur ve Önyargı'da Lizzy'nin uzun bir yürüyüş sonunda Darcy'nin karşısına çıktığı Caroline'n eteklerinde çamur sebebiyle kalp krizi geçirdiği ama Darcy'nin Lizzy'nin gözlerine canlılık geldiği için daha güzel göründüğünü söylediği sahne varya heh işte bu kitabı okuyunca Caroline'a hak veriyorsunuz ben daha ne deyim?


      Austenzede öneriyor! Şu an çevremdeki herkesi kitabı okumaları için taciz ediyorum kitabı tartışacak birilerine ihtiyacım var. Konu Gurur ve Önyargı olunca ben lüzumsuzca aşırı seviyorum da.
     Yazıya kitaptan alıntılarla son veriyorum, teşekkürler.

. Bugünle ilgili tek güzel şey, kısa süre sonra bitecek olması.

. Kurnazlıkla ilgili her şey rezildir.

. Evililik denen şey, gözü kapalı alışveriş yapmak gibiydi; asla neyle karşılaşılacağı bilinmiyor ve insanlar sürekli yanlış seçimlerde bulunuyordu.

. Onların benim hakkımda düşündüğü şeye dönüşeceğim, diye düşündü, yani hiçbir şeye!

. İnsanlar birbirlerini en çok birbirlerinden ayrılırken sevmezler miydi zaten?

. Sıradan olmak, dünyada bırakabilceği en hafif izi bırakmak daha iyiydi.

. Yolculuğun bitmesini istiyordu, ama bir yere varmak istemiyordu.

. Senelerdir istenen şeyi elde etmek belki de tamamıyla mutlu edici bir durum değildir. Sonuçta ulaşılmak istenen amaç bir kere elde edildikten sonra tam da beklendiği gibi çıkmayabilir. Belki de eskimiş ve zamanla yıpranmıştır, senelerdir göze batmayan kusurları şimdi göze batar hale gelmiştir. Birden bu elde edilen şeyle ne yapacağınızı bilemezsiniz.

Son bir not: İnsanlık tarihi gerçekten iğrençliklerle dolu. Sanırım romanlar bu gerçeklikleri kırptığı için güzel. O zamanlara özeniyoruz ama 21. yy'ın hakkını biraz yiyor muyuz ne! Tam bu noktada Pariste Bir Gece filmini izlemenizi öneriyorum. Bundan yıllar yıllar sonra bizim hayatı kolaylaştırıyor dediğimiz teknolojik aletlere birileri gülecek ve bizim adımıza çok üzülecek. Misal 200 yıl sonra metrobüs bence işkence aleti olarak nitelendirilecek ben eminim.

Bu sefer gerçekten son bir not: Romanı okurken Bay Darcy çok korkutucu ve ulaşılmaz geldi Jane Austen'e bizi gerçek hayatta asla karşılaşamayacağımız birini tanıttığı için teşekkürler. Gerçi tanıştırmasaydı daha mı iyi olurdu ki acaba tam da emin olamadım, neyse.
      
      

10 Haziran 2016 Cuma

Gurur ve Önyargı Üzerine

     
  "Aşk ve Gurur (Pride and Prejudice) romanı ortalama her on yılda bir ya bir sinema filmi, ya da televizyon filmi veya dizisi haline getirilmiştir."    Yukarıdaki bilgi Doğan Hızlan'ın bir yazısından alıntı. Hakikaten neden çok sevdik biz bu kitabı? Aşkın pek çok haline yer vermesiydi belki de bizi bu denli etkileyen. Ya da ulaşılmaz gibi görünen Bay Darcy karakterinin kusurlarını görebilmek, sıradan bir kız, Lizzy'nin olmaz denileni başarması bizi tekrar tekrar okumaya-izlemeye teşvik etti kim bilir? Salt "mutlu son"un cazibesine kapıldık ve akıntıdan kurtulamadık bence biz.    Şu zamana kadar bir sürü mutlu sona şahit olduk. Nefret edilen karakterin kötürüm kalması, sevilen karakterin kitap sonunda gözlerinin görmeye başlaması, gaddar üvey kız kardeşin evde kalması, okulun en popüler ve en güzel kızının aslında aptal olduğunu herkesin görmesi, fakir ama gururlu gencin köşeyi dönmesi, milyoner ama şerefsiz fabrikatörün üç kuruşa muhtaç kalması, şişman kızın zayıflayıp kas yığını çocuğu kul köle etmesi, esas oğlanı seven yardımcı kadın oyuncunun uçurumdan şans eseri düşüp ölmesi, esas oğlandan hamile olduğunu söyleyen aslında başkasından hamile olan çirkef karakterin kazara merdivenlerden yuvarlanıp çocuğunu düşürmesi ve en sık kullanılan mutlu son evlilik.       Gurur ve Önyargı evlilik konusunda rehber kitap niteliğinde. Herkes kitabı okurken kendi evliliği görebilir ya da neden evlenemeyecek olmasının sebebini. Belki de bu sebeple sevdik kitap bizi bize anlatıyor. Toplumdaki tüm evlilikleri mercek altına yatırıyor.




Kitabı okurken konuya hakim olmaya başladığımızda kafamızda 2 soru beliriyor: 1- Evlilik nedir? 2- Neden yapılır?

          Gurur ve Önyargı'dan yola çıkarak toplumdaki evlilik tiplerine göz atalım o vakit.

1- Evliliğin geleneksel hali. Bu tür evlilikler genelde üzerinde çok düşünülmeden (aslında hiç düşünülmeden), yalnızca adet olduğu üzere yapılırlar. Evlilikte mutluluk şansa bağlıdır. Mr. ve Mrs. Bennet evliliği örnek olarak gösterilebilir.


2- Evliliğin organize hali. Bu tip evliliklerde ana öğe erkeğin ya da kadının annesidir. Evliliğe giden yolda her aşama ince ince planlanır. Bir örnekle şematize edecek olursak, Mrs. Bennet'in Jane'i Bingley'lerdeki yemeğe atla göndermesi, yolda başlayan yağmur, Jane'in hasta oluşu, bir akşam yemeğinin yatılı misafirliğe dönüşü ve damat adayının kafese kıstırılışı.


3- Evliliğin silah zoru hali. Bu tip evliliklerde çiftlerden birinin mal canlısı olması önemlidir. Çiftlerden diğeri de aptal olursa evlilik ideal şekline ulaşır. Genelde taraflar ne olduğunu anlamadan kendilerini evli bulurlar. Örnek Wickham ve Lidia'nın evliliği.


4- Evliliğin bir boğaz eksilsin bari hali. Bu evlilik türü ülkemizde yaygınlık göstermektedir. Yaşı geçen ve artık aile içinde boşta olması sebebiyle göze batan kişilerin toplum normlarının emri aile büyüklerinin kavliyle en yakındaki sosyo-ekonomik olarak uygun kişilerle evlenmeleriyle olur. Bu evlilik şekline de Charlotte ve Collins'in evliliği örnek gösterilebilir.


5- Evliliğin hepimizin olmasını istediği ama asla olamayacak hali: Bu tip evliliklerde eşler birbirlerini gerçekten severler ve birbirlerinin kişiliklerine saygı duyarlar. Birbirlerinin kusurlarını tahammül edilecek şeyler olarak görmezler falan filan işte.



        Evliliğin ne olduğu ve neden yapıldığı konusu hakkında kafamızda bir şeyler canlandı bence. Kitabı neden sevdiğimiz konusuna dönecek olursak kitabın yukarıdaki 5 yoldan hangisine saparsak bizi neyin bekleyeceğini söylemesi hoşumuza gitti bence ya da hangisinin bizim yolumuz olduğunu anlamamızı sağlamış da olabilir. Düşündüklerimi yazıya dökünce kafam daha da karıştı.
        Bu kadar yazıya ne gerek var hepimiz Bay Darcy'ye aşık olduk işte diyorsanız o cevap da kabulüm :D Sahi siz neden sevdiniz?


Hayata Geç Kalma

       Merhaba!
Geçenlerde Haydarpaşa Kitap Fuarına gitmeden önce kardeşime kitap almaya kalkarsam beni vur diye talimat verdikten sonra fuardan 3 kitap alıp döndüm. Fuarda kesinlikle alıcı gözle bakmadan gezerken elf gözlerim Jane Austen'le ilgili 2 kitap gördü birincisi bugün yazacağım Hayata Geç Kalma kitabı.


       Kitap Jane Austen'in seçme sözlerinden oluşuyor. Aslında alıp almamakta kararsız kaldım çünkü ben de Jane Austen'in tüm kitaplaını okuduktan sonra altını çizdiğim cümleleri bir deftere yazmıştım ama dayanamadım belki gözümden kaçan güzel cümleler vardır diye alıverdim :D Aslında tahmin ettiğim gibi çoğu bildiğim cümlelerden oluşan 72 sayfalık ince bir kitap. Ama gözümden kaçan bir sürü cümleyle de karşılaştım ve sonuç olarak iyi ki almışım. Tam bir başucu kitabı oldu benim için. İnce olması sebebiyle çantada da taşınabilecek ağırlıkta olması güzel. Çünkü gün içinde çok fazla otobüs kullanıyorsanız çantanıza attığınız kitabın ağırlığının git gide arttığını düşünebiliyorsunuz Jane Austen'den nefret etmek istemeyiz :D Eleştirilerime gelecek olursak; sözlerin kaynakları da belirtilseydi daha mutlu ederdi kitap bence ve bazı cümleler kitap içerisinde farklı çevirilerle tekrar ediyor çok rahatsız edici değil ama yine de insan farklı cümleler görmek istiyor, bazı cümleler romanları okumuş insanların anlayabilecekleri düzeydeydi çoğunlukla diyalog cümleleri öleydi yani hiç Jane Austen okumamış birisi hiçbir şey anlamayabilir, Bay Collins'in adı bir cümlede Collin diğer bir cümlede Collings şeklinde yazılmış basım hatası mı anlayamadım, bazı cümlelerin başlangıç kısımlarını almayı unutmuşlar(!) gibi geldi bana yani başlangıcını bilmeden cümlenin alınan kısmı pek bir şey ifade eder mi bilemedim.
      Yazmadan önce bu kadar çok eleştirimin olduğundan habersizdim doğrusu ama genel olarak bakıldığında kitap güzel aldığıma ve okuduğuma pişman olmadım. Hatta keşke benimle birlikte her cümleyi okuyup tartışacak ve çoğunlukla beğenecek(!) birilerinin olmasını diledim içimden. Şu an için sadece ben ve kendim cümleleri okuyoruz ve her seferinde hayranlık duyuyoruz ama olsun ilerde kulübe üye bulacağımız inancı hep benimle :) Şimdilik toplulukta öylesine cümleyi söyleyip bir anda aklıma gelivermiş gibi tartışmaya açıyorum. Dün keskin bir sessizlik cevabı aldım mesela. Eğer kitabı okursanız sizin de düşüncelerinizi öğrenmek isterim şimdilik hoşça kalın.
  
Not: Aldığım ikinci Jane Austen'le ilgili kitaptan okumadan bahsetmek istemedim çok yakında onu da yazacağım.

Bir not daha: Gurur ve Öyargı'dan alınmış bazı cümleler sanki kitapta olmayan ama 2005 yapımı filmde olan cümleler gibi geldi bana ama emin olamıyorum eğer öyleyse bu kitabın birazcık özensiz olduğunu gösterir belki de ben yanılıyorumdur. Neyse o kadar da önemli değil tekrardan ve bu sefer kesin olarak yazıyı bitiriyorum hoşça kalın.

8 Haziran 2016 Çarşamba

Jane Austen Temalı Bebek Tulumu: Uğraşlar 3

Merhaba!

     Hani size neden atanamayacağım ile ilgili bir şeyler yazmıştım ya işte bu yazıda da o temaya devam ediyorum. Geçenlerde Bay Darcy üzerine düşünüyordum (her zaman düşündüğümden değil canım bir an boş bulunmuşumdur aklıma gelivermiştir kesin) sonra baktım Bay Darcy'nin "5 yıl sonra kendini nerede görüyorsunuz?" sorusuna cevabı hala benim yanım değil e hazır ailemize de yeni bir birey katılıyor bari gelecek nesillere hediye mahiyetinde Bay Darcy'yi biz yetiştirelim dedim. Gerçi annesinin haberi yok ama o önemsiz bir ayrıntı. Ben daha çok sinsice akıllarına girip eşik altı mesajlar yoluyla sanki onlar bunu düşünüyorlarmış da ben de onları destekliyormuşum havası vermeyi düşünüyorum. Amacım sadece bilime ve gelecek nesillere hizmet. İşte bu uğurda attığım ilk adım:

    Planıma bir tulum ve kumaş kalemi alarak başladım.









    İkinci adım ise planımın taslağını tuluma çizmek oldu.


    Son olarak kumaş kalemiyle taslağı boyadım ve ta taa







   İç sesim Bay Darcy'nin hiç mi kötü yanı yok küçücük çocuğu nelere alet ediyorsun gibi babaanne söylemleriyle beynimin küçük bir noktasını kemirse de ben de Bay Darcy'nin sadece iyi yanlarını örnek alarak muhasır Bay Darcy'ler seviyesine gelinemez mi canım saçmalama deyip onu susturuyorum, teşekkürler.
  


Ek olarak bir Harry Potter sever olarak onu da gözardı edemedim. Ben en önemli eğitimin evde verilen eğitim olduğuna inanıyorum. Ve bu eğitime çağırma büyüsüyle(accio) başlamayı tercih ettim açıkçası ama farklı görüşlere de açığım o ayrı.





                       Ay ben böyle şeyler yapıyorum ama deli demiyosunuz işalla hadi hoşçakalın.





5 Haziran 2016 Pazar

Agnes Grey- Anne Bronte

     Jane Eyre'den bu kadar etkilenmişken Uğultulu Tepeler'i bu kadar sevmişken Bronte kardeşlerin sonuncusu Anne Bronte'un Agnes Grey'ini okumadan olmazdı. Bronte kardeşlerin her kitabında zihnimi alenen görmek beni cidden korkutuyor kitap karakterlerinin olaylara verdikleri tepkiler, kafalarından geçen düşünceler her seferinde "ya bu benim!" dememe sebep oluyor. Ruh eşlerimin yüzyıllar öncesinde olması ne acı. Stephen Hawking şimdilik zamanda yolculuk imkansız diyor ama ya ben geçmişe gidip bu kitabı yazdım ya da Anne geleceğe gelip beni gözlemledi. Roman okuyarak fizik teorilerine kafa tutuyorum ama Hawking'ciğim latife yapıyorum alınmıyosun di mi?


      Hikeyesi çok güçlü olsa da altını çizecek satır bulamadığım kitaplar benim gözümde Caroline Bingley gibi. Bu kitabın başlangıç bölümünde çok sıkıldım ama bazı cümleler beni devam etmeye teşvik etti. Kitap Jane Eyre gibi Agnes Grey adındaki baş karakterin öğretmenlik deneyimlerini anlatıyor Agnes'ın Jane gibi zor bir hayatı yok ama onun da hikayesi ilgi çekici. Kitabın vermek istediği mesajlara dalınca hikayenin çok da önemi kalmıyor açıkçası. Anne Bronte'un aralara girip okuyucuyla konuştuğu bölümler başlangıçta beni şaşırtsa da sonrasında çok samimi geldi. Jane Eyre'i sevdiyseniz bu kitabı da okumalısınız mutlaka. Altını çizdiğim satırlar okuyup okumamaya karar verirken belki bir fikir olur şimdilik hoşçakalın. Bu arada ben bu kitapta olsaydım kitabın sonlarına doğru Agnes Grey'in yürüyüş yaptığı sahildeki bir kum tanesi olurdum, şahit olduğu konuşma karşısında mest olan.
      "Güzelliği bu derece kötü şekilde kullananlara neden bu kadar çok güzellik bağışlandığını, buna karşılık da güzellilerden kendileri kadar başkalarını da yararlandıracak olanlardan da niye esingendiğini merak ettim. Sonra düşüncelerimi Tanrı'nın her şeyi daha iyi bileceği kanısıyla sonuçlandırdım. Sanırım, bu kız kadar gururlu, bencil, kalpsiz erkekler de vardır, Böyle kadınlar da onların cezalandırılmalarına yardımcı oluyorlardır."      
      "Beni gerçekten derinden, bağlılıkla seven bir tek dostum olsa, düşmanlarla dolu bir evde gerçekten mutlu yaşayabilirdim."
       "Ah ne yazık ki umutların yerine gelmesini beklemek, bunlara sahip olmaktan çok daha zevkliymiş."
       "E, varsın alsınlar alabilecekleri ne varsa, bir tek hazine gene benim: seni düşünmeyi seven bir kalbim var; senin değerini bilen bir kalbim."   (burada kitabı fırlatıp ağlıyoruz arkadaşlar)
       "Gerçek hikayelerin hepsinde öğüt vardır; yalnız, kimisinde hazineyi bulmak zor olur, bulunduğu zaman da o kadar önemsiz olduğu görülür ki, içindeki o kurumuş, büzülmüş taneciği almak için cevizin sert kabuğunu kırmaya uğraştığınıza değmez."
       "İnsanlar çocukların kusurlarına gülmekle, gerçek dostların büyük bir ciddiyet içinde düzeltmeye çalışacakları şeyleri hoş karşılamakla onlara ne büyük bir kötülük yaptıklarını bilemezler."

       

2 Haziran 2016 Perşembe

Aşk ve Gurur ve Zombiler

  Aşk ve Gurur ve Zombiler kitabını sevmekle sevmemek arasında kalmıştım. Şuradan okuyabilirsiniz. Geçtiğimiz aylarda filmi vizyona girdi ben yoğunluktan gidemedim ancak dün izleyebildim. Başta Bay Darcy'yi görünce "bu ne be!" dedim fakat filmin sonunu "o neydi be!" ile bitirdim teşekkürler! Bu sebeple bir başka bir uyarlama izlersem baştan aşık olmuş gibi bir tavır takınacağım zira sonuç hiçbir zaman değişmedi.


    Gurur ve Önyargı'yı mutlu olmak için okuyan biri olarak söyleyebilirim ki kötü unsurları filme yakıştıramadım. Çünkü etrafımıza bir bakarsak zombilerin her köşe başını kestiğini görebiliriz. KPSS benim beynimi kemiren bir zombiydi mesela ama onu kılıcıyla tarihin sayfalarına gömecek bir Bay Darcy yoktu o ayrı konu.


     Filmde Lizzy'nin Collins'den kurtulmaya çalışırken Bay Darcy'nin dans teklifine evet demesi ayrıntısı çok güzeldi çünkü hikayenin orjinalinde çok da anlayamıyoruz Lizzy o kadar nefret ederken neden evet diyor. İlk dansın olmayışını sevmedim çünkü herkesi en çok etkileyen sahnenin ilk dans olduğunu düşünüyorum.
     Bay Collins'in her uyarlamada giderek katlanılmaz oluşuna ne demeli peki? Bence zombilerden önce onu bir elden geçirmeliydiler.
     Evlilik teklifindeki dövüş sahnesi filmin en sevdiğim kısmıydı. Çünkü zaten orijinal hikayedeki cümlelerin her biri bir kılıç darbesine eş değerdi. Ama Bay Darcy o yoğun duyguyu hissettirmedi bana.  
      Ben filmini de sevmekle sevmemek arasında kaldım galiba. Tam nefret edeceğim bi gülme geliyor cümlesi durumumu net olarak açıklıyor sanırım. İçinde Jane Austen barındıran şeylerden nefret edemiyorum yether!

KPSSZEDE

    Merhaba!

    Yorucu bir senenin ardından yeniden yazabiliyor olmak güzel aslında yazmaktan daha güzel olan bir şey varsa o da bu senenin ardından burada ve bu saatte hala akıl sağlığımı kaybetmemiş olmak. Kaybetmiş de olabilirim gerçi neyse tartışmayalım beynim sırası değil.
    Bu sene sınıfça bir Whatsapp grubu oluşturduk ve oradan haberleşmeye karar verdik. Sene boyunca bu grup bir sürü garipliklere göğüs gerdi ve fark ettim ki herkesin nevi şahsına münhasır bir Whatsapp kişiliği var bu sebeple yazının konusunu "Gurur ve Önyargı karakterlerinin bir whatsapp grubu olsa kim nasıl davranırdı " sorusu oluşturacak ya da kısaca neden atanamayacağımla ilgili şeyler de diyebiliriz.
   Bir kere grubun kurucusu kesinlikle grubun çeşitli kombinasyonlarla evliliklere gebe olabileceği düşüncesiyle Mrs. Bennet olurdu. Ve amacı çok dikkat çekmesin diye Bay Darcy'yi ve Bingley'in kız kardeşlerini de eklerdi guruba.
   Caroline sırf onların düşeceği durumlara gülmek için kalırdı grupta diğer kız kardeş şöhretine gölge düşürecekler diye hemen çıkardı. Bay Darcy'de nezaketen ilk anda çıkmazdı kesin ama bir ara sessiz sedasız gruptan ayrılmayı düşünürdü. Mr. Bennet da biraz güleyim diye desteklerdi kesin. Kitty ve Lydia grupta susturulamayan kişiler olurlardı. Gruba alakasız capsler atarlardı şüphesiz.  Lydia tüm subayların da grupta olmasını isterdi büyük ihtimalle ama kişi kotasını aşacağından Lydia onlarla özelden ayrı ayrı konuşurdu.

    Mrs. Bennet başkasına yazacakken yanlışlıkla bu gruba atılmış süsü vererek düğün mekanı fotoğrafları ya da gelinlik fotoğrafları atardı herhalde.  Mary de yanlışlıkla olmuş süsü vererek ağır felsefi cümleler yazar sonra da bir sürü özür dilerdi.
    Lizzy sadece gerektiğinde konuşur ama grupta hiç konuşmayanlara da laf çarpmaktan geri kalmazdı. Caroline domuz emojisi falan atardı herhalde cevap olarak. Caroline sadece Bay Darcy'ye yönelik ve kimseyi ilgilendirmeyen sorular sorar sanki özelden de konuşuyorlarmış izlenimi vermeye çalışırdı kesin, ama Bay Darcy ona cevap vermezdi büyük ihtimalle.


    Bay Collins gruba zorla kendini dahil ettirip her kıza yürürdü kuvvetle muhtemel. Bingley'nin gruptaki gerilimleri hiç farketmeyip herkese tatlı tatlı cevap vereceğiyse su götürmez bir gerçek. Jane de ona birkaç gülen ifade yollardı herhalde ama Mrs. Bennet Jane'in telefonunu ele geçirip bir kaç kalp yollamayı ihmal etmezdi kesin.
   Grupta sürekli bir etkinlik planı yapanın Mrs. Bennet olacağını hepimiz tahmin ederiz herhalde ilk su koyverenin de Bay Darcy olacağını. Tüm bu olanlar karşısında Lizzy dayanamayıp grubu silerdi herhalde annesinin zavallı sinirlerini hiçe sayarak.  Hasılı, bu Whatsapp grubu 3 evliliğe (Lizzy, Jane, Charlotte) bir kocaya kaçmaya (Lydia) 3 de evde kalmaya (Caroline, Mary, Kity) şahit olur en karlı çıkan da Mrs. Bennet olurdu.
   Beni affedin KPSS hasar bırakmadan geçemezdi.