Yangın vaar! Ya da dilaltı ilacım nerde!?! Ay durun ne diyeceğimi şaşırdım. 2022 yapımı İkna filmini yeni bitirdim de kusura bakmayın öfkeden ellerimin klavyedeki başıboş gezintisine hakim olamıyorum.
Bu giriş- gelişme- sonuç şeklinde dört başı mamur bir yazı olmayacak daha çok bir histeri krizi diyebiliriz. Baştan söyleyeyim.
Yasal uyarı: Paragraflar arasında anlamsal bağlantılar bulamayabilirsiniz. Yazarımız duygusal bir boşalma yaşıyor. Biraz alttan alın rica ederim, yazıktır.
Only Jane Austen can judge me btw.
Bildiğiniz üzere Jane Austen'in İkna isimli romanının yeni bir film uyarlaması 15 Temmuz itibarıyla Netflix'e geldi.
Bu seneler gibi süren bayram tatilinde tüm umutlarımı İkna'nın gelmesine bağlamışken... Bugün filmi benden önce izleyenlerin tüm kötü yorumlarına rağmen yetiş ya pozitivite diyerek yola çıkmışken... 30. dakikaya kadar dayanabildim.
Hadi Emma'yı karikatürize ettiniz, tamam günlerce filmi hafızamızdan silmeye çalıştık, aramızda film hiç çekilmemiş gibi davrandık da Jane Austen de o kitabı hafif muzip bir taraftan yazmış dedik bir noktaya kadar kabul ettik. Ama siz gidip de Jane Austen'in en "hüzünlü" romanını komediye çevirirseniz karşınızda öfkeden gözü dönmüş bir Austenzede bulursunuz kardeşlerim.
Hadi filmin havasını değiştirdiniz peki karakterlerden ne istediniz? Austen dünyasının en vakur ve ketum karakterini alıp "patavatsız" ve "sakar" bir karaktere dönüştürmüşsünüz, vay başımıza gelenler! Biri yazma bağlasın bana iyice de sıksın baş ağrım geçmeyecek!
Tamam anladık siz çok "farklısınız" ama madem film anlayış olarak günümüzde geçecek neden dönem filmi çekiyormuş gibi yapıp bizi heyecanlandırıyorsunuz :( Bir insanın duygularıyla oynamak bu kadar kolay olmamalı :(
Bu arada filmi izlerken yürüyüş sahnelerinden birinde Anne yüksek sesle şiir okumadı değil mi herkesin içinde? Bana öyle geldi değil mi? Delirmişim ben meğersem değil mi? Ne olur öyle olsun çünkü.
Woooaaow kurguya öylesine yerleştirilmiş gibi yapılmış doğada tuvalet ihtiyacını giderme sahnesi mi? Biz böyle komple hepimiz o dönemde kanalizasyon sistemi var sanıyorduk oysaki. Öğrendiğimiz iyi oldu çok ihtiyacımız vardı buna.
Kaptan Wentworth'e de Anne Elliot eleştirttiniz ya işte ben öldüm orada!
Filmde herkesin Anne ve Wentworth'ün mazisini bilmesine ise tek sözüm yok nutkum tutuldu zira.
Peki Anne ve Wentworth'ün "arkadaş kalma" kararlarına ne demeli. Filmin sonunda Anne evlenmekten vazgeçip "kendini seçse" ve influencer olmaya karar verse şaşırmazdım doğrusu.
My dearest senaryo yazarları;
Biz de zeki insanlarız vallahi bak. Keşke bu kadar yorulmasaydınız. Tamam "leb" demeden "leblebi"yi anlayamayız belki ama "lebl" dediğiniz anda "leblebi"yi yapıştırmamız iki saniyemizi alır evelallah. İma, ironi falan da hep bizim pakete dahil, bakın ciddiyim.
Cümleler arasında da kafamda sürekli korku filmi efektiyle "We're exes." cümlesi yankılanıyor ki o konuya hiç girmeyeceğim. Hayır ağzımdan tek laf alamazsınız, zorlamayın rica ederim ve bileklerime daha çok kolonya dökün.
BU KİTAPTAKİ HERKES DÖNEMİN ETİKET KURALLARINI ÖNEMSİYOR, ALIŞIN BUNA. Vallahi de içlerinde politik doğrucu yok. Üstesinden gelin artık. Bakın belki ilk defa duyacaksınız ama size bir tavsiyemdir dönemi kendi gerçekliği içerisinde değerlendirin daha kolay olacak bana güvenin.
Bari bir iki dans sahnesi koyup dikkatimizi dağıtsaydınız, ona da razıydık :(
Ya da biz gidip Fleabag de izlerdik be, siz hiç rahatsız olmasaydınız. "His neck!" sahnesini unutmuşsunuz ama Phoebe Waller-Bridge uyanmadan silin bu uyarlamayı çabuk.
Sevgili gelecek nesiller;
Öncelikle söylemek isterim ki pandemi, savaş, doğal afetler derken çok zor zamanlardan geçtik. Unutmayın bunu. Bizi yargılamadan önce bi' dakika açıklamamıza izin verin. Psikolojimiz bozuk bizim. Yardım almamız lazım komple ama psikolojimizle birlikte bazı şimdi burada açıklayamayacağım sayısal nedenlerden mütevellit psikologa da gidemiyoruz. Bu film bizden değildir hatta yoktur, hiç olmamıştır da zaten. Bizi affedebilecek misiniz bilmiyorum ama en azından anlamaya çalışın.
Sizi seven Y kuşağından Austenzede...