En ufak meselelerde bile bir fikir birliğine varamayan koca koca ülkelerin hemfikir olduğu tek bir konu var. Bu kalıp yargı IMDB'den 4.5 almış alelade bir Amerikan gençlik filminde de karşımıza çıkıyor dört başı mamur sanat filmlerinde de. Evlenmemiş kadınlar mutsuzdur ve hayatı da diğerlerine zehrederler!
Şunu belirtmeliyim ki bu ülkenin kuralcı insana asla tahammülü yok. Kendini kuraldan çok kuralcı şeklinde tanımlayan biri olarak söylüyorum bunu. İş yaşamında kuralcı, titiz, işini hayatının merkezine koyan birini gördüklerinde yapıştırıyorlar evlenemediği için kafayı işle bozmuş damgasını. Nasıl hayatının merkezine eşini ve çocuklarını koyan çoğunluğa diyecek bir şeyimiz olamayacağı gibi hayatında işini önceleyen birine de tek söz söyleyemeyiz. Topluluk içinde esprili imajı çizmek adına insan harcayanlardan da hazzetmediğimi hemen belirteyim de içim soğusun. Ben şimdi bunu niye dedim neden dedim nereye varmak istiyorum.
Yanlış hatırlamıyorsam üniversitenin 2. yahut 3. yılıydı bir derste hocalardan biri de ciddi ciddi biyolojik gerekçeler sunarak bu fikri savundu. Kendisi de 50'li yaşlara gelen bekar bir erkek olmasına rağmen yer yer kahkahalar attı. O zaman bir durup düşünmüştüm ya acaba haklı olabilir mi diye. Kolay ikna olduğumu belirtmeme gerek yok sanırım :( O zamandan beri bu konu kafamı meşgul ediyor. Zaten yazının başında da söz ettiğim gibi filmler diziler müsaade etmiyorlar unutmama. Ta ki bu yaz Sapiens kitabını okuyana kadar.
Öncelikle kitap bazı psikolojik ve sosyolojik bulgulardan bahsediyor. Bu araştırmaların hepsi de evlilerin bekarlardan daha mutlu olduğuna işaret ediyorlar. (Chicago Üniversitesi Profesörü Richard Thaler'ın Nobel Ödülü'nü aldığı insan irrasyoneldir görüşü ortada duruyorken insanı rasyonel ifadelerle tanımlamaya çalışan bu insanlar ne yapmak nereye varmak istemektedirler ben de bilmiyorum. Zaten bu da akademik bir tartışma. Burası da ciddiyetten uzak bir blog. Ben de konunun uzmanı değilim. Ne duruyorum helva yapayım.)
Ardından yazar bazı görüşlerini ifade ediyor bunları direkt alıntılayacak ve üzerine biraz öfkeleneceğim müsaadenizle. "Evli insanların bekarlardan veya boşananlardan daha mutlu olduğu doğrudur, ama evliliğin mutluluk getirdiği anlamına gelmez bu. Belki de mutluluk evliliği getiriyordur. Ya da daha doğrusu, serotonin, dopamin ve oksitosin bir evliliğin oluşmasını ve iyi gitmesini sağlıyordur. Neşeli bir biyokimya sistemiyle doğan insanlar genellikle mutlu ve hallerinden memnundurlar, dolayısıyla daha çekici partnerler olurlar ve evlenme ihtimalleri de daha yüksektir. Bu insanların evliliklerinin bitme olasılığı da daha düşüktür, çünkü depresif ve memnuniyetsiz bir eştense mutlu ve memnun bir eşle yaşamak çok daha kolaydır. Sonuç olarak, evli insanların ortalama bekarlardan daha mutlu olduğu doğrudur ama bekar ve biyokimyası gereği daha durgun olan bir genç kadın, sırf evlendiği için daha mutlu olmayabilir."
Bu ülkenin kuralcı insanlara tahammülü olmadığı gibi durgun insana da sabrı yok. Kişiliğin bu olamaz, kesin hayatında bir şeyler ters gidiyordur, sakın başına bir şey gelmiş olmasındır!
Değişimden nefret eden çoğunluk insanların hala doğ-büyü-oku-evlen-çocuk yap-çocuklarının mürüvvetini gör-öl döngüsünde yaşamasını istiyor. Artık insanın önünde o kadar seçenek var ki insanlar yaşamanın daha nev-i şahsına münhasır yollarını arıyor ve buluyorlar da. Ömrünü hayatının aşkını bulmaya adamalı hedefler sadece bir önceki yazımda bahsettiğim filmlerde kaldı kabul edelim. (Üff nasıl size ASLA hissettirmeden kendi reklamımı yaptım ama hadi bu yazıdan sonra onu da okuyun hadi hadi) Sözlerimden ömrünü hayatının aşkını bulmaya adamışları hor gördüğüm anlaşılmasın rica ederim. Zira ömrünü şu an için iş bulmaya adamış bir insan olarak arada keskin farklar göremiyorum ben :D
Eğer bir diyeceğiniz yoksa -yine aynı kitapta- yazarın mutlulukla ilgili bir teorisine de yer vermek isterim. Artık iki makalesi bilimsel dergilerde yayınlanmış biri olarak bu düşünceleri direkt alıntılamayacağım kısaca anlatacağım. Roman yazmak isteyen bir insanken ne ara bu noktaya geldim ben de bilmiyorum. Neyse. (Bir buçuk saniye kadar kendime acıdım ama geçti şimdi)
İnsanların mutluluk sistemlerini 1 ile 10 arasında bir ölçekte düşünürsek, bazı insanlar daha mutlu doğmuşlardır. 6 ile 10 arasından değişir mutlulukları ve zaman geçtikçe 8'e sabitlenir. Kitapta farklı örnekler kullanıyor ama ben yazının konusuna uyarlayacağım. Bu insanlar, Bay Darcy ile tanışmış ve onu Lizzy'ye kaptırmış, Bay Wickham ile evlenmiş ve onun da huysuz, aksi ve "n"alet bir insan olduğu ortaya çıkmış olsa bile yine de mutlu olacaktır. Ama bir kısım insan da vardır ki mutluluğu 3 ile 7 arasında değişir ve zamanla 5'e sabitlenmektedir. Bu insanlar Bay Darcy'nin kendine aşık olduğunu da öğrense, en sevdikleri kız kardeşleri şanslı bir evlilik de yapsa, anne babasının ve kız kardeşlerinin hayatı da kurtulsa, ömür boyu geçim sıkıntısı olmaksızın yaşamayı da garantilese 7 seviyesinden yukarıda bir mutluluk hissedemeyecektir. Bir şekilde beyni buna müsaade etmemektedir (Harari, 2012:378 şaka şaka).
Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Şeytan bu yazının linkini yazının başında bahsettiğin hocana at diye fıslıyor kulağıma, inşallah dinlemem :(
Bu arada siz hangi aralıktasınız 6-10 mu 3-7 mi? Ben galiba 3-7. Ve bu konuda ne hissedeceğimi bilmiyorum ama üzüntüdür herhalde :D
Bu teori de ileriye dönük tüm umutları uçurumdan aşağı ittirmek suretiyle yok ediyor. Ben şu an bir iş bulsam dünyanın en mutlu insanı olacağımı falan sanıyorum da bunu okumak haliyle pek açmadı beni :(
Ben mutlu olmaya tatkik biriyim bence yani dogustan mutlu olanlardan olabilirim eger bu her seyi kabullenip hayatta hep bir iyi yon bulmaksa. Ama evlilik ya da herhangi bir iliski fikri karakterime cok uzak. Evlenmesem tek uzuldugum nokta cocugum olmamasi olurdu. Bence her evlilikte belli bir zaman sonra fedakarliklarla beraber kisinin kendi hayati ile ilgili planlari sekteye ugruyor. Bunu bir insan icin goze alabilir miyim emin degilim. Belki yazidaki gibi hayatimin aski cikarsa. Ki o da varsa boyle bir dunyada. Neyse biz is isteyelim kocayi meraklilari bulsun.
YanıtlaSil:D:D bence evlenen insanlar da evliliğinin matah bir şey olmadığını bir süre sonra anlıyorlar ama kimse bunu dile getirmeye can atmadığı için evlilik hala moda :D ya da onların dediği gibi hayatımızın aşkı karşımıza çıkmadığı için böyle düşünüyoruz :D:D ihtimaller denizi! ve hayat kolayken bile zor :( diyeceklerim bu kadar :D
Silİnsanın hayatı, yaşadıkları şüphesiz mutluluğunu etkiliyor ama kişinin karakteri de çok etkiliyor bence. Eğer mutsuz olmak istersen o kadar çok sebep bulursun ki. Benim çevremde vardı böyle doğuştan mutsuz olan birkaç kişi. Onlardan uzaklaşınca hayat enerjimin arttığını hissettim. Yani ben 6-10'luk gruba giriyorum :-)
YanıtlaSilUmarım sen de kendiliğinden mutlu olanlardan olursun yoksa çok istediğin işe başladığında iş çok vaktimi alıyor, işim çok zor, iş arkadaşlarımı sevmiyorum diye mutsuz olabilirsin :-(
Mutsuz insanlarla yaşamanın ne kadar zor olduğunu çok iyi biliyorum kendimden :D insanın kendi bile yoruluyor çevresindekilere etkisini düşünemiyorum ama kişilik işte kolay değişmiyor. Umarım bu yıl iç huzuru bulabilirim yoksa bu hayat bütün hayallerimi de gerçekleştirsem beni tatmin etmeyecek bunu içten içe biliyorum ama çok da dile getirmiyorum bu düşünceyi şımarmasın :D umarım senin mutluluğun daim olur :)
SilBence bu evliliği teşvik amaçlı sürdürülen politikaların sonucu. Evliler bazı zamanlar mutlu olabilir o kadar :)
YanıtlaSilBen 6-10 arasında 8'e sabitlemiş olmalıyım. Mutluyum :)
haha haklısınız mutluluğunuz daim olsun :)
Sil