Öncelikle bu yazının bir iş başvurusu nasıl yapılır, iş nasıl aranır ve bulunur yazısı olmadığını söylemek isterim. Bu yazı, iş başvurusu yapmaktan fersudeleşmiş bir ruhun iç dökmesine vesile olacaktır.
Öncelikle bir maniniz yoksa araştırma görevliliği için başvuru yapmanın neden bu kadar meşakkatli olduğu hususunda çemkirmek isterim. Daha başvuruda bir canınız kalıyor istemedikleri. Bu arada mülakata gireceğiniz bile belli değil yanlış anlaşılma olmasın. İsterseniz ilanın altına üç arkadaşımı etiketleyip beni neden bu işe almanız gerektiği ile ilgili de bir yorum yapayım belki şansım artar. Eğer zavallı sinirlerimi yatıştırabilirsem belki sizlere ALES, YDS gibi sınavların ücretlerinin kabarıklılığından da bahsederim. Ama şimdi susacağım.
Bu işin maddi külfetinden bahsetmiyorum bile. İşi olmayan birine istihdam yaratıyorsunuz ve işe başvurmak için bile bir sermaye gerekiyor. Eğer arkanızda size destek olacak birileri yoksa işe başvuracak paranız olmadığı için ömür boyu işsizlik döngüsünde kalmanız muhtemel.
Diğer illerdeki işlere başvurduysanız geçmiş olsun. Saatler sürecek rahatsız bir otobüs yolculuğu, konaklama ve geri dönüşün maliyetini hesaplamak yürek ister doğrusu. Ee adamlar ne yapsın herkesin yol parasını mı karşılasın diyorsanız ben de size karşılık olarak teknolojinin nimetlerinden neden yararlanmıyoruz cevabını veririm. E hani artık savaşlar bile siber olacaktı biz daha iş başvurusu yaparken bir sürü kağıdı çıktı alarak postayla gönderiyoruz. Kağıt israfı da cabası.
Hadi işe alındınız diyelim o da ayrı bir dert. Başlarken istedikleri şeyler bir aylık maaştan daha fazla tutuyor ve sizin maaşınızı almanıza daha 30 gün var. Hele ki başka bir ilde iş bulduysanız işler daha da karışıyor. İlk maaşınıza kadar bankta falan kalırsınız artık. Aman yaza denk getirmeye imtina gösterin donmanızı hiçbir işveren tercih etmez diy mi ama.
İş yerindeki kıyafet yönetmeliğine değinmeden edemeyeceğim. Kumaş deyince aklına jeanden başka bir şey gelmeyen ortalama bir yeni mezuna yalnızca belirli kıyafetlerin giyilebileceğinin söylenmesi diyor ve daha yatmamış maaşınızın gözlerinizin önünde eriyişini izleyişinize üzülüyorum bir işsiz olarak.
Ben cidden asgari ücretle çalışıp elinde son moda telefonlar olan insanlara hayret ediyorum, şakasız. Bu bir sihir falan mı? Cidden bu, işte düşük gelirliysen kaliteli telefon kullanmaya bile hakkın yok demek değil yani demek istediğim bir sırrı varsa bizimle de paylaşın. Whatsapp olmasa -Allah korusun- dönmeyecek işletmelerimiz sizden de afili telefonlarınız olmasını bekliyor. Yapmayın ama rica ederim hemen hiddetlenmeyin bu küçücük bir istek. Telefonunuz güzel fotoğraf çekmezse nasıl çıkar bu samimiyetsiz sosyal sorumluluk projeleri aydınlığa.
Neyse. Ben gideyim de gözyaşlarımı içime akıtarak birkaç satış danışmanlığı başvuru daha yapayım. Onlar da beni aramasınlar! Yine de alışveriş merkezlerindeki işleri tebrik ediyorum adamlar en azından dürüst. Tamam ben seni haftanın altı günü çalıştırıp bir de üzerine asgari ücret vereceğim ama zaten para harcamaya vaktin olmayacağı için asgari ücret sana yetecek hatta artacak bile diyorlar. Bakman gereken ailen, desteklemen gereken eşin, yanında olman gereken çocuğun, ödemen gereken faturaların, yaşamak istediğin bir hayatın yoksa tabii. Örnekler çoğaltılabilir.
Aslında yazıyı burada kesecektim ama gönlüm gördüğüm benzerliği yazmadan geçmeye el vermedi.
Hani yalnızca vize/final haftalarında gelen "evlensem mi acaba" hissi vardır ya bu iş arama -bulamama- sürecinde arada aklımdan jet hızıyla geçmiyor değil. Sosyal bilimciler kadın istihdamının artmasına yönelik çalışmalar yapadursunlar (ki sosyal refah politikaları dersi için yazdığım makalenin de konusudur kendileri, evet kendime laf soktum) biz biraz Jane Austen döneminde koca bulmak ve bu dönemde iş bulmak arasındaki farklılıklar üzerine konuşalım.
Koca bulmanın yegane amacının hayatının ileri dönemlerinde aç kalmamak olması ve iş bulma amacının aynı noktaya tekabül edişiyle konuya münasebetsiz bir giriş yapalım.
İş bulmanın da baştan bir sermaye gerektirdiği gibi koca bulmak için de aynısı geçerlidir. Güzel kıyafetler, bakım malzemeleri, sosyetede boy göstermek için katılınacak etkinliklerin parası vs.
İş ilanları genelde İnternet'te belirli sitelerde önünüze serilir ama koca adayı bulmak bundan biraz daha zor sanırım. Gerçi şehre evlenmeye müsait biri gelirse dedikodusu tıpış tıpış ayağınıza gelir ya neyse. Böyle güzel bir fırsatı kaçırmamak için de katılım şartlarını sağlamanız gerekiyor. İzin verirseniz öğretim görevliliği başvurusu ile karşılaştıracağım haddim olmayarak. Başvuru dilekçesi/güzel bir yüz, iyi bir üniversite/soylu bir aile, yüksek birer ALES ve dil puanı/özel eğitimlerle büyütülme-piyano çalabilme-resim çizebilme, adli sicil belgesi/şöhretinin iyi olması-adının daha önce birileriyle anılmamış olması... farklılık demiştim ama bunlar güpegündüz benzerlik oldular.
Merak etmeyin Jane Austen dönemlerinde evlenmek için tecrübe şartı yok. Ergenlikten yeni mezun olmanız kafi.
Eğer iyi bir geliriniz varsa bir koca adayının da ayağınıza tıpış tıpış geleceği gibi iş de bir şekilde geliyor zannımca ama öteki türlü.. ay yoruldum.
Öyle işte oradan da geçti leylekler sizde ne var ne yok?
Diğer illerdeki işlere başvurduysanız geçmiş olsun. Saatler sürecek rahatsız bir otobüs yolculuğu, konaklama ve geri dönüşün maliyetini hesaplamak yürek ister doğrusu. Ee adamlar ne yapsın herkesin yol parasını mı karşılasın diyorsanız ben de size karşılık olarak teknolojinin nimetlerinden neden yararlanmıyoruz cevabını veririm. E hani artık savaşlar bile siber olacaktı biz daha iş başvurusu yaparken bir sürü kağıdı çıktı alarak postayla gönderiyoruz. Kağıt israfı da cabası.
Hadi işe alındınız diyelim o da ayrı bir dert. Başlarken istedikleri şeyler bir aylık maaştan daha fazla tutuyor ve sizin maaşınızı almanıza daha 30 gün var. Hele ki başka bir ilde iş bulduysanız işler daha da karışıyor. İlk maaşınıza kadar bankta falan kalırsınız artık. Aman yaza denk getirmeye imtina gösterin donmanızı hiçbir işveren tercih etmez diy mi ama.
İş yerindeki kıyafet yönetmeliğine değinmeden edemeyeceğim. Kumaş deyince aklına jeanden başka bir şey gelmeyen ortalama bir yeni mezuna yalnızca belirli kıyafetlerin giyilebileceğinin söylenmesi diyor ve daha yatmamış maaşınızın gözlerinizin önünde eriyişini izleyişinize üzülüyorum bir işsiz olarak.
Ben cidden asgari ücretle çalışıp elinde son moda telefonlar olan insanlara hayret ediyorum, şakasız. Bu bir sihir falan mı? Cidden bu, işte düşük gelirliysen kaliteli telefon kullanmaya bile hakkın yok demek değil yani demek istediğim bir sırrı varsa bizimle de paylaşın. Whatsapp olmasa -Allah korusun- dönmeyecek işletmelerimiz sizden de afili telefonlarınız olmasını bekliyor. Yapmayın ama rica ederim hemen hiddetlenmeyin bu küçücük bir istek. Telefonunuz güzel fotoğraf çekmezse nasıl çıkar bu samimiyetsiz sosyal sorumluluk projeleri aydınlığa.
Neyse. Ben gideyim de gözyaşlarımı içime akıtarak birkaç satış danışmanlığı başvuru daha yapayım. Onlar da beni aramasınlar! Yine de alışveriş merkezlerindeki işleri tebrik ediyorum adamlar en azından dürüst. Tamam ben seni haftanın altı günü çalıştırıp bir de üzerine asgari ücret vereceğim ama zaten para harcamaya vaktin olmayacağı için asgari ücret sana yetecek hatta artacak bile diyorlar. Bakman gereken ailen, desteklemen gereken eşin, yanında olman gereken çocuğun, ödemen gereken faturaların, yaşamak istediğin bir hayatın yoksa tabii. Örnekler çoğaltılabilir.
Aslında yazıyı burada kesecektim ama gönlüm gördüğüm benzerliği yazmadan geçmeye el vermedi.
Hani yalnızca vize/final haftalarında gelen "evlensem mi acaba" hissi vardır ya bu iş arama -bulamama- sürecinde arada aklımdan jet hızıyla geçmiyor değil. Sosyal bilimciler kadın istihdamının artmasına yönelik çalışmalar yapadursunlar (ki sosyal refah politikaları dersi için yazdığım makalenin de konusudur kendileri, evet kendime laf soktum) biz biraz Jane Austen döneminde koca bulmak ve bu dönemde iş bulmak arasındaki farklılıklar üzerine konuşalım.
Koca bulmanın yegane amacının hayatının ileri dönemlerinde aç kalmamak olması ve iş bulma amacının aynı noktaya tekabül edişiyle konuya münasebetsiz bir giriş yapalım.
İş bulmanın da baştan bir sermaye gerektirdiği gibi koca bulmak için de aynısı geçerlidir. Güzel kıyafetler, bakım malzemeleri, sosyetede boy göstermek için katılınacak etkinliklerin parası vs.
İş ilanları genelde İnternet'te belirli sitelerde önünüze serilir ama koca adayı bulmak bundan biraz daha zor sanırım. Gerçi şehre evlenmeye müsait biri gelirse dedikodusu tıpış tıpış ayağınıza gelir ya neyse. Böyle güzel bir fırsatı kaçırmamak için de katılım şartlarını sağlamanız gerekiyor. İzin verirseniz öğretim görevliliği başvurusu ile karşılaştıracağım haddim olmayarak. Başvuru dilekçesi/güzel bir yüz, iyi bir üniversite/soylu bir aile, yüksek birer ALES ve dil puanı/özel eğitimlerle büyütülme-piyano çalabilme-resim çizebilme, adli sicil belgesi/şöhretinin iyi olması-adının daha önce birileriyle anılmamış olması... farklılık demiştim ama bunlar güpegündüz benzerlik oldular.
Merak etmeyin Jane Austen dönemlerinde evlenmek için tecrübe şartı yok. Ergenlikten yeni mezun olmanız kafi.
Eğer iyi bir geliriniz varsa bir koca adayının da ayağınıza tıpış tıpış geleceği gibi iş de bir şekilde geliyor zannımca ama öteki türlü.. ay yoruldum.
Öyle işte oradan da geçti leylekler sizde ne var ne yok?
Daha baslamadim ama simdiden korktum. Saka bir yana boyle bir sey yasayacagimi ben de tahmin ediyorum aslinda. Ne diyeyim insallah en kisa zamanda hayirlisiyla isini bulursun. Simdiden kolay gelsin.
YanıtlaSilYaa korkmayın amacım bu değildi mezun olur olmaz küt diye iş bulan arkadaşlarım da oldu :D biraz şans ve fırsat meselesi sanırım umarım sende ve herhangi birinde işler bende olduğu gibi işlemez :D 2019'dan beklentimiz büyük
Sil