13 Şubat 2020 Perşembe

Amok Koşucusu-Stefan Zweig


Bu Zweig'dan okuduğum ikinci kitaptı. Yavaş yavaş tarzına alışıyorum. Yorucu olmayan bir dili ve merakı yüksek tutan bir anlatımı var yazarın. Normalde hikaye kitaplarında sık yer verilmeyen ruh tahlilleri ve yıkıcı iç çekişmelerin varlığı beğenmem için yeterli sebepler zaten. Okurken bütün o duyguların sıkıntısını yüreğinizde hissediyorsunuz.

Ben amok koşucusu tabirini bu kitapla öğrendim daha önce duymamıştım. Biraz da google marifetiyle amok'un Güneydoğu Asya bölgesinde ve bu bölge kültüründe cinnet halini ifade eden bir tanım olduğunu ve hastalık altındaki kişinin depresif ruh halinden sonra nedensiz olarak ayrım gözetmeksizin çevredeki her canlıya karşı saldırıya geçtiğini öğrendim. İç dünyasında adeta bir amok koşucusu olan insanlara da bir selam çakıyor ve gözlerimi kaçırarak başka konuya atlıyorum.

Fakat ben ince kitapların okuyucusu değilim. Amok Koşucusu 60 sayfa. Kitabı, zamansız bitip beni ortada komasın diye stratejik planlarla okumak zorunda kaldım. Ama yine de tüm çabalarım, bir saat kalmak zorunda olduğum kafede son yarım saati duvarı seyrederek geçirmekle sonuçlandı. Üzücü.

Altını çizdiğim satırlardan birini yazarak yazıya son veriyorum.

-...belki de insan her şeyi içine atmaktan boğuluyor zamanla... 9

Velhasıl güzel kitaptı, teşekkürler.

4 yorum:

  1. Stefan zweig'i bende çok seviyorum ama hemen bitivermesi benimde şikâyetlerimden biri:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :( tüm Zweig okurlarının ortak derdi galiba

      Sil
  2. İçine atmamak lazım. Yazarı daha uzun okumak istiyorsan Clarissa romanını tavsiye ederim ama yazarın ölümüyle yarım kalmış ve yayıncısı tarafından tamamlanmış. Bu yüzden biraz eksik gelebilir. Yine de benim yazardan en sevdiğim kitaplardan biridir.

    YanıtlaSil