Ne zaman etkileyici bir yaşam öyküsü okusam bir de dönüp kendi yaşamıma bakarım yaşam mı diye. Ayşe Kulin'in Füreya'sı da bu etkiyi bırakan bir biyografiydi.
Hayat hikayeleri dinlemek en iyi terapi seansından bile daha iyi geliyor insana bence. Yaşam öyküsünün sonu geldiğinde "ya galiba hayat o kadar da önemsenecek bir şey değil" diyorsun. Gerçi ben 2,5 dk içerisinde endişelenecek yeni bir şeyler bulabilme becerisiyle ödüllendirilmiş bir insan kişisiyim ama siz bana çok takılmayın.
Füreya Koral hakkında hiçbir şey bilmeden okudum kitabı ben. Böyle bir okumanın daha keyifli olduğunu düşündüğüm için burada da Füreya'nın hayatından bahsetmeyeceğim.
Herkesten öğrenilecek bir şey vardır derler ya ben de Füreya'dan kendini önemsemenin ehemmiyetini öğrendim. Başka biri benim az önce kurduğum cümleyi kurmuş olsaydı "çok sıradan" diye düşünürdüm ama hayatımın bu döneminde benim için anlamı büyük oldu. Yani lafı "onli Allah ken cac mi" demeye getiriyorum.
Kimler okumasın: başkalarının görkemli hayatlarını okutup da kendi hayatımı bana mı kırdırmaya çalışıyorsunuz anlamıyorum ki diyenler.
Kimler okusun: bir şeylere geç mi kaldım ben acaba yol yakınken hayal kurmayı bıraksam mı diyenler.
Altı çizili satırlardan birkaçı:
- Ölümün nasıl geldiği her nedense pek önemlidir geri kalanlara. 196
- Ama mantık ne zaman sevginin esiri olmamış ki. 56
- Ne hoş bir ölüm olurdu yok oluvermek. 328
Bu kitabı ben de Füreya hakkında hiçbir şey bilmeden okumuştum ve sevmiştim. Ayşe Kulin biyografi yazmayı güzel beceriyor.
YanıtlaSilSenin kitabı okurken hissettiğini ben Mina Urgan'ın Bir Dinozorun Anıları kitabını okuduğumda hissetmiştim. Eğer okumadıysan mutlaka okumalısın. Nelere imrendiğimi yazmak için çok hevesliyim ama spoiler vermeyeyim. Okursan yorumunda konuşuruz :-)
Yaa çok merak ettim bir sonraki kitap alışverişi listeme ekliyorum hemen
Sil