20 Mart 2019 Çarşamba

Jane Austen Kitap Kulübü #1

Bu gerçekten yaşandı mı yahu? 

Ciddi ciddi yaşandı böyle bir gün yani... 

İnşallah ben uydurmuyorumdur. 

Gerçi 15 şahidim var ama her biri de öyle harika insanlardı ki onlar da hayal ürünü olabilirler.


16 Mart 2019 Cumartesi günü saat 19.00'a kadar hayatımın en güzel gününü Jane Austen'in 200. yıl dönümü etkinliğinin olduğu gün sanıyordum. Ama bu gün açık ara öne geçti vallahi. E tabii ki ballandıra ballandıra anlatmanın vakti geldi. Neredeyse 10 yıllık bir hayalin gerçekleşmesi şerefine uzun bir yazı geliyor. Kemerlerinizi bağlayın 19. yy.a ışınlanıyoruz. Gerçi at arabasıyla tıngır mıngır gidiyoruz demek daha doğru olur ama neyse.

Bir Jane Austen Kitap Kulübü kurabilmek için cesaretimi toplamam tam 6 yılımı aldı. Son zamanlarda sürekli bu kulübü kurmak aklımdaydı. Ama nasıl olur, kim gelir, nerede buluşulur vs. vs. şeyler düşünüp bu düşünceyi zihnimin derinliklerine, bir gün bir roman yazmak ve kaygısız bir insan olabilmek hayallerimin arasına iteliyordum. Sonra dm'den birkaç kişi böyle bir oluşuma benzer bir şeyler yapmamla ilgili mesaj gönderdi. Ben de bu bir işaret herhalde dedim ve işte bu noktadayız.

Önce biri Twitter'dan diğeri Instagram'dan olmak üzere iki duyuru paylaştım. Başlangıçta 5 kişi falan dönerse bir kafede buluşuruz diye aklımdan geçiriyordum. 30'a yakın kişi ben gelirim deyince beni bir panik hali aldı. Tam 5. sivilcemi çıkarıyordum ki Nilay Twitter'dan imdadıma yetişti ve onun çalıştığı tiyatroyu bir akşamlığına kiraladık. Bu önemli ayrıntı hallolunca ben yaklaşık 32 maddelik kulüp üyelerine verilecekler listesi hazırladım. Allah'tan akl-ı selim kardeşlerim ve arkadaşlarım var da beni bu listeyi 4'e indirmeye ikna ettiler. 

Tabii her şeyi ellerimle hazırladım. Jane Austen kitap kulübünde bilgisayar çıktısı yakışık almazdı. Onları tek tek hazırlamak epey uzun sürdü. Bazı günler akşama doğru parmaklarımın komutlarıma itaat etmedikleri bile oldu. Onlar benden akıllı! 

Öncelikle Jane Austen döneminde olduğu gibi herkese birer davetiye yazdım. Davetiyeleri herkesin evine göndermek için bir uşak tutmamak adına kendimle uzun uzun konuştum. Buluşma gününe kadar sabretmek hayli zor oldu. Davetiye metnini de ekliyorum belki merak edenler olur. Bu arada yazdıklarım Jane Austen kitaplarından birindeki mektuptan uyarlanarak yazıldı. Mektubu hatırlayan varsa yorum yazsın!

"Saygıdeğer hanımefendi,

Eğer bendenize acıyarak Jane Austen Kitap Kulübü'nde bol bol kitap okuyup üzerine konuşma teklifimi kabul etmezseniz ben ve Jane Austen sevgim ömrümüzün sonuna dek birbirimizden nefret etmek tehlikesiyle karşı karşıya geleceğiz. Çünkü sabahtan akşama dek Jane Austen ile baş başa geçen bir günün okuduklarını birileriyle konuşma ihtiyacı hissetmeden sona ermesi görülmüş şey değildir. Jane Austen Kitap Kulübü'nü teşriflerinizle şereflendirmenizin sizin için de bir sakıncası yoksa okunacak kitapların sırasını mektuba iliştiriyorum.

En derin saygılarımı ve iyi dileklerimi bildiririm.

Sincerely
Austenzede"

Davetiyeyi yazdıktan sonra Jane Austen dönemi mektup katlama stillerini araştırıp davetiyeleri ona göre hazırladım. Dörde katlamak Regency Dönemi'ne hakaret olurdu herhalde!





İkinci olarak Jane Austen temalı birer ayraç yaptım. Üzerine de Northanger Manastırı kitabından "İnsan, ister erkek olsun ister kadın eğer iyi yazılmış bir romandan zevk almıyorsa dayanılmaz ölçüde aptaldır." sözünü yazdım.







Jane Austen kitabındaki kişilerin ve akrabalık ilişkilerinin herkesin kafasını karıştırdığı  gibi bir gerçek ortada duruyorken Austenzede de durur mu herkese okunacak ilk kitabın soy ağacını çıkarttı. Onları da bir diğer mektup katlama stiline göre hazırlayıp mumla mühürledim. Bu mühürleme işi ne zor işmiş yahu. Vallahi helal olsun size 19. yy. mektup yazarları :D





Son olarak Jane Austen Kitap Kulübü'nün ilk toplantısında Jane Austen'le fotoğraf çektirmek isteyen olur diye bir çerçeve hazırladım.



Ben hazırlıkları yaparken buluşma günü ne ara geldi hiç fark etmedim demeyi çok isterdim ama bir hafta kala uykularım beni kör kuyularda merdivensiz bırakmışlardı bile. 

Buluşma günü sabah erken kalkıp Jane Austen dönemi sosyal yaşamına dair araştırma yaptım. Buluşma 19.00'daydı ama ben 15.00'te evden çıktım :D "Taksim meydanında ıslıkla Aşk ve Gurur'un soundtrackini çalan birini görürseniz telaş  yapmayın o benimdir." diye de bir tweet atmıştım çıkarken. Öyle de oldu, caddeyi nasıl yürüdüm bilmiyorum.

Arkadaşımla saatin gelmesini beklerken içimden hiç kimse gelmezse yapabileceklerimiz temalı 8. planımı kuruyorken üyeler gelmeye başladı. Sonra biz kulüp üyelerinden Deniz'le durakta buluştuk ve tiyatroya geçtik. Herkes teker teker geldi ve böylece harika bir akşama hep beraber imza attık :D

O kadar harika insanlar gelmişti ki bir ara heyecandan kabanımı çıkarmayı bile unutmuşum. Önce sırayla kendimizi tanıttık. Herkes o kadar farklı alanlardan mezun olmuştu ama o kadar aynı heyecanı yaşıyordu ki hem şaşırdım hem sevindim. Aramızda Mr. Darcy'nin gerçek olamayacak kadar mükemmel bir varlık olduğunu düşünenler çoğunluktaysa da Mr. Darcy'sini yanında getirmiş olanlar da vardı <3

Herkes Jane Austen'le tanışma hikayesini anlattı. Hikayeler birbirinden farklıydı ama Jane Austen hepimizi aynı şiddette etkilemişti. 2 saat göz açıp kapayıncaya kadar geçti. Mr. Darcy'den Heatcliff'e, Bronte kardeşlerden Judith McNaught'a her şeyden konuştuk.

En sonunda ben her ne kadar bitmesini istemesem de bir sonraki toplantıda görüşmek ümidiyle birbirimizden ayrıldık. Gerçek anlamda mutlu olduğumu hissettiğim nadir anlardandı. Önümüzde 7 toplantı var ama şimdiden toplanıp arada filmleri de izleyelim sözleri verildi.

Özel teşekkür köşesi;
Nilay'a, Deniz'e, Elif'e, Gayenur'a, Işık Selin'e, Melis'e, Ayşe'ye, Nur Hilal'e, Mehmet'e, Nur'a, Rümeysa'ya, Yeşim'e, Aylin'e teşrifleriyle kulübümüzü şenlendirdikleri için teşekkürü bir borç bilirim <3 

(İsimler karışık olarak yazılmıştır, yanlış yahut eksik varsa ikaz ediniz ben kendimi paylarım.)

Oradan da geçti leylekler...



Not 1: Gurur ve Önyargı'yı okuduğumuz toplantıda kimse benden mantık beklemesin rica ederim. Şimdiden Bay Darcy'nin gerçek boyutlarda maketini nasıl yaptırabilirim diye düşünmeye başladım.

Not 2: Hazırlıkları yaparken Bir İstanbul Masalı dizisini izlemeye başladım arkada bir ses olsun diye. O değil de Mehmet Aslantuğ'un oradaki hali tam Bay Darcy değil mi yahu. 

Not 3: Kitapları okuma sıramız aşağıdaki gibidir. İlk toplantıyı kaçırmış olabilirsiniz ama önemi yok. Jane Austen seven herkesin başımızın üstünde yeri var. Bir sonraki toplantıya bekleriz efendim. Bir sonraki toplantı 1 ay sonra olacak ve eğer bir aksilik çıkmazsa yine GalataPerform'dayız. 

(GalataPerform manzarası)




Duygu ve Duyarlılığı okuyup gelmeniz yeterli. Edward'a burun kıvırmak, Willoughby'ye ateş püskürmek ve Albay Brandon'ı övüp göklere çıkarmak için sabırsızlanıyorum...

1. Duygu ve Duyarlılık
2. Gurur ve Önyargı
3. Northanger Manastırı
4. Leydi Susan
5. Mansfield Park
6. Emma
7. İkna

Galiba yazı bitti ama asla bitiresim yok. Ee daha daha nasılsınız?

(Bu da bendeniz, teşekkürler.)




14 Mart 2019 Perşembe

Jane Austen Kitap Kulübü Kuruyoruz!

Jane Austen kitap kulübü kuruyoruz!



jane austen book club ile ilgili görsel sonucu

Yoksa siz de Jane Austen Kitap Kulübü'nü okuyup keşke ben de böyle bir kitap kulübüne gidebilsem diye içinden geçirenlerden misiniz? Hiç üzülmeyin sonunda bizim de bir kulübümüz oluyor. Sonunda Jane Austen'in edebi kişiliğini masaya yatırabilecek, tarihsel gerçeklikler bağlamında dönemin sosyo-ekonomik yapısını gözeterek kadınların üzerindeki baskıları konuşabilecek, sınıflar arası eşitsizliği eleştirebileceğiz. Sosyolojik ve psikolojik gerçekler ışığında karakter tahlileri yapabileceğiz.

Yalan söyledim. Önce Colin Firth mü daha iyi Matthew Macfadyen mi onu konuşacağız, Bay Darcy'nin evlilik teklifini 8 kere yüksek sesle okuyup gözlerimizi tavana dikeceğiz. Willoughby'ye lanetler yağdıracak Albay Brandon'ı övüp göklere çıkaracağız. Caroline'ları hayatımızdan çıkartmanın yollarını tartışacağız. Mr. Collins'ler ve Mr. Darcy'ler birbirinden nasıl ayrılır konusu üzerine esip gürleyeceğiz. Vs. Vs. 

Aslında bu konu üzerine söyleyecek çok sözüm var ama sözlerimi kitap kulübümüzün ilk toplantısına saklıyorum.

Jane Austen Kitap Kulübü isimli kitaptaki gibi kulüpten sonra hayatla ilgili aradığımız cevapları bulur muyuz... işte onun garantisini veremiyorum :D

Birbirimizle tanışacağımız, kulübün işleyişi hakkında karar vereceğimiz ve tabii ki Jane Austen konuşacağımız ilk toplantımız 16 Mart Cumartesi saat 19.00'da GalataPerform'da. 

Sormak istediğiniz herhangi bir şey olursa bana yazın lütfen.

Twitter: austenzede
İnstagram: austenzedee   (Sonunda iki "e" var)

Kulüple ilgili paylaşımları da bu adreslerden yapıyor olacağım.



3 Mart 2019 Pazar

Isn't It Romantic Film İncelemesi

Netflix'in yeni filmi Isn't It Romantic'in ilgililerin gündemine oturuşu çok uzun sürmedi. Bu yazının konusu ise filmde verilen mesaj üzerine düşündüklerim. Bir çeşit spoiler alarmı veriyorum yani. Filmi izleyenlerle yorumlarda buluşalım :D

isn't it romantic ile ilgili görsel sonucu

Film aslında fragmanından romantik komedi türüyle dalga geçiyormuş gibi duruyor ama filmi izleyince fark ediyorsunuz ki aslında romantik komedilerle dalga geçenlerle dalga geçiyor. Kısaca cennet de cehennem de senin içinde karşim diyor.

Eğer çok romantik komedi izlediyseniz bir süre sonra neden o müşaşa tesadüfler bize rastlamıyor diye öfkeleniyorsunuz ve öfkenizi geçirmek için film izlemeye devam ediyorsunuz sonra daha çok öfkeleniyorsunuz ve bu döngü böylece devam ediyor. Belli bir yaşa geldiğinizde bu türde izleyecek film kalmıyor ve filmleri eleştirme dönemine giriyorsunuz. Ardından hayattan nefret etme ve aslında çok da kötü olmayan durumları gözünde büyütme evresi geliyor. Melankoli her yanı sarıyor ve kendinizden nefret etmeye başlıyorsunuz.

İşte tam bu aşamadaki bir kadının bir sabah uyanıp ağdalı bir romantik komedi dünyasına girmesini anlatıyor film. Kadının başına bir sürü olay geliyor ve kendi dünyasına döndüğünde ve kendini sevmeye başladığında her şeyin ne kadar farklı olduğunu görüyor. Aslında romantik komediler ütopik değil. Romantik komedileri ütopik bulanlar o hayatı hak etmediğini düşünenler diyor film.

Filmin başında mimar olan baş karakterimiz her toplantıda kendisini kahve getiren kişi zannetmelerinden yakınıyor ve yine bir toplantıda onu kahveci sanıp sipariş veriyorlar. O da üzüle üzüle kendine acıyarak kahveleri almaya gidiyor. Filmin sonunca her şey yeniden tekrarlanıyor. Kendine güveni gelen karakterimiz onu kahveci sanan adama "ben o değilim canım" diyor ve bitiyor. Bu kadar yani. O ağır ruh hali bir cümleye bakıyor. Aslında gözümüzde büyüttüğümüz her şeyin belki de böyle bir çözümü var. Ama duruma o kadar alışmışız ki kötü olsa da kurtulmaya güç bulamıyoruz. Melankoli bir konfor alanına dönüşüyor.

Filmde baş karakter romantik komedi dünyasının içine girince New York'un çiçek kokmasına şaşırıyor. Döndüğündeyse kendi tabiriyle New York'un b*k kokusu onu rahatsız etmiyor. Yani aslında tamamen neye odaklandığımızla alakalı. Bazen bir yerin çok kötü kokmasını bile kendi değerimizle karşılaştırdığımız oluyor ve bunu yapmamalıyız. Neyim ben kişisel gelişim konusu popüler olduğu için kendini mutlu ve sağlıklı yaşama profesörü ilan eden yutubır mı?

Ben hayatımın tam romantik komedilerin ütopik olduğunu düşündüğüm ama yine de iyi hissettirmelerinden ötürü onlardan vazgeçmediğim döneminde izledim filmi ve bakış açım değişti. Aslında Instagram filtreli hayat çok uzakta değil dedim içimden. Bir kahverengi camlı güneş gözlüğüne bakıyor. Bu arada bu denendi. Kahverengi güneş gözlüğü İstanbul'un en korkunç yerlerini bile sevimli gösteriyor.

Bu filmin Jane Austen mealine gelince; Bay Darcy bekliyorum diye 1813'ten zengin bir aristokratın gelmesini bekleme. Belki iş yerinde yan masanda oturan da bir çeşit Bay Darcy'dir bilemezsin. Sonuçta herkesin Darcy'si kendine!

Tamam biraz yüzeysel bir yorum oldu. Kişiliğimizde, hayatımızda bizi rahatsız eden yönleri düzeltmemiz için bir Dacy'ye yahut Lizzy'ye ihtiyacımız yok. Bir kurtarıcı da gelip sorunlarımızı çözmeyecek. Pamuk eller cebe! 

Matematik hocasının tahtada şak şuk çözdüğü soruyu defterde çözmeye çalışırken nereden başlayacağını bilemeyip elinde kalem sayfaya bakakalan insan gibi bakıyorum şimdi tavana. Bu da böyle bir anımda.

Romantik komedileri sevenler ve "şiddetle" sevmeyenler filmi izlesin. Konu hakkında fikri olmayanlar sıkılabilir.

içerde zikir var ile ilgili görsel sonucu