Az önce Mona Lisa’nın Gülüşü
filmini izledim ve onun verdiği coşkuyla ellerimin birkaç satır yazı yazma
isteğine boyun eğdiğim için buradayım.
Öncelikle size biraz günümden
bahsedeyim. Sabah her zamanki gibi ‘a bugün de uyanmışım’ diyerek kalktım ve
her zamanki gibi Google’da iş ilanı keşif gezisine çıktım. Bir yeri
fethedemedim maalesef yeniçerilere bu kış da ulufe yok. Sad but true. Tam yüz
kaslarımı gülümsemeye ikna etme rutinime başlıyordum ki annemin telefonu çaldı.
Yakın arkadaşı siyah üzerine birbirinden uyumsuz her renkten çiçeklerin olduğu
bir yeleği anneme aldırmak için aramış hem de benim çeyizim için. Neh? Ben daha
yaşasam mı yoksa uyusam mı ikileminde bir sonuca varamamışken çeyizime bir
yelek almak istediğim izlenimini nasıl yarattım bilemiyorum. Ama bu tip
insanlar genelde 20 yaş üzeri herkesin evlenmek için sol kollarını feda etmeye
hazır olduklarını düşünmeye meyillidirler zaten. Yelek 150 liraymış ki buna hiç
girmiyorum. Üzerimdeki pazardan 50 liraya alınmış pofuduk sabahlığım ve ben
şoke olduk haliyle.
Ardından telefonum
influencerların 14 şubat paylaşımlarının bildirimleri tarafından kuşatma altına alındı. Tez haliçe
zincir gerile! Sonra Mona Lisa’nın Gülüşü filmini izlemeye başladım. Film
1950’lerde geçiyor. Hani şu bir elinde elektrikli süpürge bir elinde kitap olan
bakımlı ve gösterişli kadınların olduğu eski fotoğrafları hatırladınız mı işte
o dönem. Kadınların üzerindeki evlenme baskısı ve kadınların bu baskının baskı
olduğunun bile farkında olmadıkları üzerine mesajlar içeriyor film. Başarılı
kızların olduğu koleje bir öğretmen geliyor ve onlara daha önce hiç
bakmadıkları bir bakış açısı gösteriyor. Öğretmen ve öğrenciler arasındaki
ilişkiler daha derinlikli verilebilirdi ama film bu haliyle de güzeldi.
Filmi de izledikten sonra günümüz
ilişkileri ile tüm bu anlattıklarım kafamda biraraya geldi. 14 Şubat’ı yalnız
geçireceğim diye endişelenen insandan çok 14 Şubat’ı yalnız geçirince
endişelenekciniz diyen insan var. Ve bence insanlar sevgilileri olmamasından
ziyade sevgilileri olmadığının diğer insanlar tarafından bilinmesinden
hoşlanmıyor. İlkokul, lise ve üniversite arkadaşları bir bir evlenmeye başlayan
herkes bir şeyler kaçırdığı hissinde. Hani Amerikan gençlik filmlerinde olur ya
normal bir partiyi esas kız kostüm partisi sanır ve herkes kot ve tişörtleyken
o tavşan kostümüyle kalakalır o hesap.
Geçmişte de günümüzde de kadınların
üzerindeki baskı asla değişmiyor sadece şekil değiştiriyor. Modanın değişimi
gibi. Pantolonlar bir dar paça oluyor bir ispanyol ama bu pantolonu pantolon
olmaktan alıkoymuyor. Bu devirde kadınlar her ne kadar “özgür”müş gibi
görünseler de şimdi de hem okuyan hem çalışan hem mükemmel anne hem mükemmel eş
hem olağanüstü bir evlat olması gereken kadın baskısı var. Birinden birini
yapmadığında toplumdan afaroz ediliyorsun. Üniversite okumamak, okuyup
çalışmamak, anne olup çalışmak, anne olup çalışmamak ne şekilde olursa olsun
eleştiriliyorsun. Ehliyeti olan çoğu kadının araba kullanamaması bir günümüz
gerçeği. Sözlerimden kadınlar araba kullanmayı beceremiyor gibi bir şey
anlaşılmasın. Ehliyet alıp araba kullanmak istemeyen kadın sendromu var
günümüzde. Kadınlar istedikleri her şeyi yapabilir kudretteler ama seçtikleri
yolda öyle baltalanıyorlar ki yaşamayı kendi istekleriyle bırakıyorlar.
Ama helal olsun. Kadınların ikincil konuma itilmesinde tüm zamanların en kurnaz
döneminden geçiyoruz. Feminizm üzerine yapılan akademik çalışmalar bile aynını
yapıyor. Kadının konumunun değişmesi için çarenin erkeklere benzemek olması
laflarından da ziyadesiyle gına geldi.
Bırakalım erkek olsun kadın olsun
insanlar kendilerini ne mutlu ediyor nasıl yaşamak istiyorlar onu keşfetsinler.
Bunu keşfetmek evlenecek eş bulmaktan daha zor bence.
Yurttaşlarım!
Bu 14 Şubat gününü ne için
yaşamak istediğimizi bulmaya ayıralım. Biz 15 Şubat’da iç huzurumuzla yeni bir
güne başlarken bir erkeğin gölgesi olmadan bir kadının zayıf olacağını
düşünenler de 14 Şubat’da kendilerine hediye edilen güllerin yapraklarıyla fal
baksınlar. Bir gün terk edilir miyim edilmez miyim -yoksa- edilir miyim -yok yok- edilmez
miyim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder