Merhabaa!
Yeni bir Austen keşfiyle karşınızdayım. Geçenlerde arkadaşlarla öylesine sohbet ederken arkadaşım bende olduğunu düşündüğü bir kitaptan bahsetmeye başladı ardından geçen iki buçuk saniyede Jane Austen'le ilgili o kitabın bende olmadığını anlamamızla ufak çaplı bir kalp krizinin eşiğinden dönmem bir oldu tahmin edersiniz ki. Kitabı bir kafede daha doğrusu çay evinde (adı Dem Karaköy) görmüşler ama benim kitaptan haberdar olduğumu düşünüp önemsememişler ve üzerinden 2 hafta geçmiş. Böylece monoton hayatıma yeni bir umut doğmuş oldu. Ben kitabı almaya fırsat bulamadan Dem'e gittik hep beraber kitap kasada duruyordu önce uzaktan kestim sonra gidip incelemek için aldım, tabi ki yanında Klasik İngiliz Çayı da içtim.
Ben İngiliz çayımı sütlü ve şekerli seviyorum. Sütlü çayı sevdim ama bana güvenmeyin çünkü Jane Austen'le ilgili şeylerde asla objektif olamadığımı düşünürsek aslında sevmemiş de olabilirim orası biraz karışık. Dem'den çıkarken kitaba üzgün bakışlar attım saniyenin milyonda birinde kitabı kapıp eve götürmek Jane Austen rafımdaki kitapların misafirperverliğiyle onu tanıştırmak istedim yalan yok ama işte öbür tarafta Allah'a açıklayamam diye kendimi tuttum sonrasında gidip efendi efendi satın aldım kitabı. Amma uzattım sonuç olarak şimdi kitabı sizlere anlatacağım.
"Bu kitap çayın, Jane Austen'in günlük hayatında ve karakterinde oynadığı rolü incelemektedir." İlk sayfalarda yer alan bu cümle kitabı özetler nitelikte. Sevdiğim diğer şey mükemmel kapak tasarımı, ve sayfalardaki illüstrasyonlar. Kitap -her ne kadar yavaş okumaya çalışsam da- bir çırpıda bitiyor. Çayın yanında ikram edilen bazı keklerin tarifleri de yer alıyor içinde. Kitabı okuduktan sonra çay konusuna hiç dikkat etmediğimi fark ettim. Ama İngilizlerin çayla kurdukları bağ gerçekten önemli çay zevkinden karakter tahlili bile yapılıyormuş gerisini siz düşünün. Yazının bundan sonraki kısmında kitapta altını çizdiğim yerlere değineceğim yok ben okurum spoiler olmasın diyorsanız burada okumayı bırakabilirsiniz ama ben hem kitabı hem yazıyı okurum diyorsanız devam edebilirsiniz. Jane Austen umrunuzda değilse bile kitabı okuyup ortamlarda hava atmalık bilgiler öğrenebilirsiniz benden söylemesi.
- "Kraliçe Elizabeth yemeklerinde kaliteli İngiliz birası içerdi ve bir şeylerin eksik olduğunu hayal bile edemezdi." İngilizler kahvaltıda bira içmeyi ve et yemeyi tercih ediyorlarmış çayla birlikte kahvaltıda hafif yiyecekler yemeye başlamışlar.
- "Çay o zamanlar (son derece pahalı ve hizmetçiler tarafından yürütülmeye müsait olduğundan) yemek odasındaki bir dolapta kilitli tutulurdu ve dolabın anahtarı sadece Jane'de dururdu." Evet yanlış okumadınız hizmetçiler kullanılmış çay yapraklarını bile kurutup satıyorlarmış.
- Jane Austen çayını şekerli ve sütsüz severmiş bu bilgiyi mektuplardan elde etmişler.
- Jane Austen kahvaltıda çoğu İngiliz gibi kızarmış ekmek yiyor ve çay içiyormuş. Bu yeni bir akımmış ve yoksul kesim kahvaltıda ağır yiyecekler yemeye devam etmişler.
- "Jane Londra'yı hiç sevmezdi Londra'dan bahsederken yağ bezesi derdi, onu İngiltere'nin burnunun ucunda beliren bir siğile benzetirdi."
- Austen'lerin çayını Jane alıyormuş ve çayı koklayarak seçiyormuş. Dem'de de içmek istediğiniz çayı koklayarak seçiyorsunuz tabi ben İngiliz çayına direkt atladığım için bu deneyimi yaşayamadım.
- "Romanlarda çay, yazar tarafından bir karakter simgesi olarak kullanılırdı. Bir kişinin çaydan haberdar olması ve sevmesi, onu medeni bir insan yapar, iyiye ve doğruya meyilli olduğuna işaret ederdi."
- İngiltere'de varsıl ve soylu kesim giderek akşam yemeklerini geç saatlerde yemeye başlamışlar bu nun bir asalet göstergesi olduğuna inanıyorlarmış 7. Bedford düşesi Anna akşam yemeğine kadar bayılacak gibi hissettiği için saat beşte çay içip bir şeyler atıştırmaya başlamış ve misafirler de çağırmış İngilizlerin beş çayı geleneğinin de buradan geldiği düşünülüyor.
- Hizmetçilerin çay yapmasına izin verilmezmiş çayı evin hanımı demlermiş çayın çalınmaması için. Çay takımları çok pahalı ve değerli şeylermiş. Çay takımının zarafetinden de kişilik tahlili yapılıyormuş elbette.
- Konser ve toplantılarda giriş bileti ücretine çay da dahil ediliyormuş. Partilerde kadınlara çay getirmek erkeklerin göreviymiş kadınlar canları istediğinde çay bile içemiyorlar yani.
- Son olarak şu cümle İngilizlerin çay ile aralarındaki bağı özetler nitelikte;
" Sıcak çayın tadı, ister çömlekte ister kaliteli porselen fincanda servis edilsin, yine de aynıdır; ancak dürüst olmak gerekirse çayı çiçeklerle süslü kaliteli bir porselen fincanda yudumlamanın zevki başkadır."
Kitabı okuyunca çayın bizim kültürümüzdeki yerini düşündüm. Çayla duygusal bağ kurmada İngilizlerden aşağı kalır yanımız yok bence. Kahvaltıda çay seviyoruz, öğle oturmalarının göz bebeği çay, davetsiz misafirlere çay ikram ediyoruz, akşam yemeğinden sonra çay olmazsa olmazımız, yazın hararet alıyor kışın iç ısıtıyor, hastaya limonlusunu ikram ediyoruz, çayı şekerli içenlere küçümseyerek bakıyoruz, çayı tavşan kanı sevmeyenlere anlam veremiyoruz, açık çaya sosyal dışlanma uyguluyoruz, şekersiz çay sevenleri burnu havada olmakla suçluyoruz ve son olarak devlet dairelerinde memurların elinin kalemden çok çay tuttuğunu biliyor, anlıyor ve destekliyoruz. Şimdilerde İnstagram'da kahve seviciler türese de çay bizim kutsalımız. Unutmadan çayı ince belli bardakta seviyoruz. İngilizler gibi çayla aramıza fincan kulpu koymuyor çayla temas ediyor hemhal oluyoruz. Et deme değecek! Sahi siz çayınızı nasıl seversiniz?
Bu kitabı ben de geçenlerde okudum. Dediğin kapağı ve sayfalardaki çizimler çok güzeldi. Çayla ilgili bir sürü ilginç bilgi öğrenmek de artısı oldu. Sadece Austen'ın bütün kitaplarını okuduktan sonra okusaydım daha çok zevk alabilirdim diye düşündüm. Arada kitaplardan ve karakterlerden bahsediyordu ya, hepsini bilmiyordum. Yazarın külliyatını okuduktan sonra kitabı bir daha okumayı düşünüyorum :-)
YanıtlaSilevet bütün kitapları okuyunca daha çok zevk alırsın bence de ben de bu yaz tüm Jane Austen kitaplarıma baştan başlamayı düşünüyorum unuttuğum o kadar çok şey oldu ki. iyi ki unutuyorum da tekrar okumaya bahanem oluyor :D
Sil