Merhaba,
Nasılsınız? Ben ara sıra gelen "Bu Covid-19 ne zaman bitecek?! (yumruğunu duvara vuruyor)" atakları dışında iyiyim. Sayın pandemi kitap kulübümüzün bir araya gelmesine müsaade buyurmadıkları için kendi kendimle kitap tartışmaya geldim. Istırap molamız bittiyse yazıya geçiyorum.
Refet'le geçtiğimiz aylarda bir kitap kulübü üyemizin haberdar etmesi sayesinde tanıştım. Çalıkuşu'na ilham olan kitap denince hemen okumak istedim. Türkçenin ilk kadın romancısı Fatma Aliye'nin yazdığı Refet, Türk edebiyatında yer alan ilk kadın öğretmen başkarakteriymiş. Bu nedenle sanırım insanlar Çalıkuşu'na ilham olduğunu düşünüyorlar kitabın. Bunun haricinde pek benzerlik yok diye düşünüyorum. Çalıkuşu'ndaki Feride karakteriyle Refet arasında ise kendi ayakları üzerinde durmak istemeleri ve mücadeleci ruhları yönünden bir benzerlik var bence. Roman, zorlu yaşam koşulları karşısında hayatta kalmaya çalışan genç bir kadını anlatıyor kısaca. Kitapla ilgili kafanızda bir çerçeve oluştuysa beni en çok etkileyen kısma değinmek istiyorum. Eğer en ufak bir spoiler bile yepelek ruhumu kötü etkiler, n'olur bu bahsi kapatalım diyorsanız bir sonraki bölümü atlamanızı salık veririm. Yok eğer bu okuma isteğimi artırabilir ancak diyorsanız devam edin rica ederim.
*SPOİLER*
Kitap genel olarak insanı delip geçiyor ama Refet'in kendi kendisiyle konuştuğu bir an vardı ki o sayfayı okuduktan sonra bir müddet kitabı elimden bırakmam gerekti.
Refet güzel bir manzara karşısında çarpan kalbine karşı:
"Sen ne demek istiyorsun? Kendi varlığını bana bildirmek mi?.. Benim sana emrim, benim sana hükmüm bu değildir. Ben seni inkar ediyorum, kabul etmiyorum. Hükmetmek istiyorsan çık git, kendine layık bir vücut bul! Bu haraphane, bu gamhane sana mêkan olacak bir şey değildir. Nafile çırpınma! Ben yine seni inkar edeceğim. (Elini kalbinin üzerine bastırarak) Ben burada, bu miskin ve zavallı vücutta kanın akışına hizmet eden kalp dedikleri bir et parçasından başka bir şey tanımıyorum!"
Bu iç konuşma, kendine karşı acımasız olmanın ne demek olduğunu tahayyül bile edemeyenler için hiçbir şey ifade etmeyecektir şüphesiz. Ama bu hissin yakınından yöresinden geçmiş ve geçmekte olanlar için bir sızı olacağını hissediyorum. Acaba Refet, hayatının bir döneminde izinsiz çarpan bir kalbin güçsüzlük değil de güç göstergesi olduğunu, hatta amaca doğru ilerlemede bir engel değil de destek mekanizması olduğunu, bunun yalnızca belirli kişilere bahşedilen bir ayrıcalık olması yerine herkese hak olduğunu öğrenmiş midir? Hala ara ara bu düşünce yakalıyor beni. Gerçi bunu öğrenmişse öğrenmenin tek başına yeterli olmadığını da anlamış olacaktır ki sanırım bu daha vahim. Duygusallık bir noktada yakamı bırakacak mısın merak ediyorum kardeşim. (BU COVID-19 NE ZAMAN BİTECEĞK?!(YUMRUĞUNU DUVARA VURUYOR!))
*SPOİLER BİTTİ*
Peki bu kitabı;
Kimler okumasın: Daha yaz dizilerinin bitecek olması fikrine alışamıyorum. Yaşama sevgisi ile dolup taşan insanları rahat bırakın rica ederim diyenler.
Kimler okusun: Çalıkuşu'na ilham olma düşüncesi bile beni heyecanlandırıyor, çelikten sinirlerim var ruhumda diyenler.
Fatma Aliye adını üniversitede duymuştum ama okuma isteğim olmamıştı. Malum ilk romanları biz şimdiki zamanda okuyup bugüne göre değerlendiriyoruz ve genelde beğenmiyoruz. İş Bankası yazarın kitaplarını basınca çoğu kişi yazarın kalemiyle tanıştı. Bu kitabı hakkında güzel eleştiriler okudum. Yazarı okursam Refet'ten başlayacağım.
YanıtlaSilOkuduktan sonra haber ver yorumunu merak ediyorum :)
Sil