6 Kasım 2020 Cuma

Boğaziçi Okumaları

Yazıya başlamadan önce arka planda “Boğaziçi Mehtaplarında Sultan Portreleri” çalma listesinin açık olduğunu bildirmek isterim. Teşekkürler.

İstanbul’da yaşayanlar olarak siz de düzenli aralıklarla “ne güzel bir şehirde yaşıyoruz ama şehri hiç tanımıyoruz” iç çekişmesi yaşıyor musunuz? 25 yıldır İstanbul’da yaşayan ben, 3 sene önce İstanbul’a gelen bir arkadaşım sayesinde ilk defa Ayasofya’ya gidince biraz kırılmıştım açıkçası. İşte tam da bu sebepten İstanbul’da bir Boğaziçi Okuması yapılacağını duyduğumda adımı ivedilikle yazdırdım.

Boğaziçi’ni kültür, mimari ve edebiyat gibi pek çok yönden ele almayı amaçlayan Boğaziçi Okumaları; geçmişten günümüze Boğaziçi kültürü konulu bir konuşmayla başladı.

Jane Austen Kitap Kulübü’nden az evvel çıktığımdan olacak tam içimden “laf hiç Bay Darcy’ye gelmeyecek mi Allahım” şeklindeki nidalarla yumruklarımı sıkmaya hazırlanırken haşmetlü, devletlü ve inayetlü moderatörümüz Yasin Saygılı’nın (asla kendisini övmem konusunda bizzat kendisi tarafından tembihlenmedim) “Boğaz kültürü denince aklınıza ne geliyor?” sorusu beni gerçekliğe döndürdü.

Rakı-balık, renkli ışıklı tekneler, boğaz turları gibi cevapların ardından aslında Boğaziçi kültürünün sadece bir denizden ibaret olmadığı, bir yaşama biçimi olduğu ile ilgili konuştuk.

İstanbul’un farklı semtlerinden gelenler semtlerin bakışından İstanbul’un nasıl göründüğü ile ilgili izlenimlerinden bahsettiler.

Başlangıçta şehirleri sadece fotoğraf çekmek için gezmeyi eleştirir gibi olduksa da İstanbul’u keşfetme deneyiminin herkes için farklı olduğuna, çekilen bir fotoğrafın etkisinin herkeste başka anlamlar oluşturabileceğine karar verdik. Farklı entelektüel birikimlerde bir mimari yapıya bakıp onun güzelliğinden mest olmakla boğazın karşısına geçip ellerini havaya kaldırıp fotoğraf çekilmenin doyumunun aynı olabileceğini düşündük.

Bir ekim akşamında bir araya gelip İstanbul’u konuşmak, tekdüzeliğinden yakınmak için hiçbir fırsatı kaçırmadığım hayatımı keyiflendirdi. Boğaziçi Okumaları’nın diğer toplantısı 7 Kasım’da gerçekleşecek. Bu sefer Boğaziçi’nin Saray ve Yalılarını dinleyeceğiz. Okunacak kitap ise Sedat Bornovalı’nın Boğaziçi’nin Tarih Atlası. Ama kitabı okumak zorunlu değil. Sadece dinlemek ve sohbete katılmak için de okumalara gelebilirsiniz.



Çalma listesi de bittiğine göre artık gidebilirim, hoşça kalın.

2 yorum:

  1. Sevgili Austenzede, seni bir mime davet etmek için geldim. Yorum yapmadığım yazını buldum, boş geçmeyeyim diye buraya yazıyorum :-) İlgini çeker de cevaplarsan yazını keyifle okuyacağıma eminim: https://suleuzundere.blogspot.com/2020/12/2020-yl-sonu-raporu-mimlendim-42.html?showComment=1608673179095#c1578333069400954378

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çok teşekkür ederim ilk fırsatta yazacağım yazıyı :)

      Sil