18 Ocak 2018 Perşembe

Mina Urgan - İngiliz Edebiyatı Tarihi - Jane Austen

  Merhaba!

 Bu yazıyı yazıp yazmama konusunda epeyce düşündüm. Bu satırları okuyor oluşunuzdan da anlayacağınız üzere yalnızca cahil insanlara has safi öz güvenle huzurlarınızdayım :) 
Jane Austen'le Adab-ı Muaşeret kitabında Mina Urgan'ın alıntılarını okumuştum daha sonra yine aynı kitabın tanıtım etkinliğinde kitabın yazarı Özgür Çiçek bahsetmişti Mina Urgan'ın Jane Austen üzerine yazdıklarından. Jane Austen'in benim gözümdeki yeri belliyken alanında otorite sayılabilecek bir kadından sıkı bir eleştiri okumayı göze alamamıştım o zaman. Geçen hafta Jane Austen'le ilgili akademik makaleleri araştırırken karşıma yeniden çıktı, anladım ki artık kaçış yok ve okumaya başladım. Bu sırada saat gece ikiydi şöyle bi göz gezdirip kapatırım dediğim yazıyı bir solukta okudum. Aslında bir eserin bir solukta okunmasının marifet olarak görülmesinden hicap duyarım ama burada benim yazarın yazdıkları karşısında şaşıp kalışım ve daha neler söyleyecek acaba diye kendimi tutamayıp akışa kapılışım mevzuubahis. Bu bir solukta okuma serüveninin devamında sindire sindire haftalara yayarak okumak gelecek o kesin. 
Sosyal medyanın bana verdiği klavyesi olan herkesin görüş bildirebilme yetkisine dayanarak başlıyorum. Shakira kemerlerinizi bağlayınız efendim.(Zeki Müren sesiyle)


 Mina Urgan öncelikle Jane Austen'in mektuplarında yer alan birkaç "dedikodu"dan yola çıkarak aslında herkesin yücelttiği bir kadının gaddar olabilme ihtimalini bizlere düşündürüp başlıyor yazısına. Yazarlar ve onların mektupları konusu zaten hep kafamı karıştırmıştır. Bir dizi/film karakterine aşık olup onu canlandıran oyuncunun o karakterin özelliklerini taşımasını bekleyen fanlar gibi biz de yazarların hayalimizdeki gibi ya da yazdıkları gibi olmasını bekleyemeyiz bence. Jane Austen gerçekten de bizim uygunsuz kabul ettiğimiz kişilik özelliklerine sahip bir kadın olabilir ya da olmayabilir ne çıkar! Bizzat tanımanın mümkün olmadığı bir kimse hakkında iki kişi arasında geçen bir konuşmadan onun karakteri hakkında yorum yapmak çılgınlık gibi geliyor bana.

 Çağın deneme yazarlarından Mary Mitford'un Jane Austen benzetmesi beni güldürdü vallahi. Şöyle diyor Jane Austen için "Odanın bir köşesinde hiç kimsecikleri rahatsız etmeden sessizce duran bir maşayı, şöminenin önündeki paravanayı ya da herhangi ince dikey bir tahta ya da demir parçasını hiç kimse önemsemediği gibi, onu da hiç kimse önemsemezdi eskiden. Durum şimdi çok değişti. O hala bir maşa ama herkesin ödünü koparan bir maşa."

 Bence biz insanlar olarak duygularımızla dalga geçebilmeyi son dönemlerde öğrendik. Önceden duygular söz konusu olunca sanki ağdalı bir dil kullanmak farzmış gibi davranılıyordu. Hem şiir dilindeki sadeleşme hem de sosyal medyada oluşan ortak dil bunu normalleştirdi bence. Ama Jane Austen'in yazdıklarına bakıyorum da duygulara ve evlilik ilişkilerine 21. yy'dan bakılmış gibi bir tutum var bence. Ama Mina Urgan en çok bu duruma sinirlenmiş Jane Austen'i ve eserlerini sık sık romantik olmamakla ve istihzalı tutum takınmakla suçlamış. Bir insan romantik olmadığı için suçlu sayılacaksa beni de atın mapısa hakim beğy!

H. W. Garrod Jane Austen için "tahammül edilemeyecek kadar aklı başında" demiş. İsteyen bunun eleştiri olduğunu düşünebilir ama ben iltifat olarak alıyorum, aldım. Aşkta her şeyin mübah olduğunu düşünecek kadar iyimser olmanın suç olmaması gibi her yakışıklı erkeğin güvenilmez biri olmasını düşünmek de asla suç değil bilakis aklı başındalık :D Şimdi eğri oturalım doğru konuşalım Willoughby günümüzde yaşasaydı yeteneğim var mı yok mu diye bakmaz hemen bir cast ajansına yazılır gününü gün eder çarpıp geçtiği Marianne'leri gözü görmezdi :D 

Yazıda sevdiğim bir noktaysa Elizabeth'in salt ön yargıyı Bay Darcy'nin de salt gururu temsil etmediği görüşüydü. Ortaokuldayken filmi ilk izlediğimde ben de ilk akla gelen gibi düşünmüştüm itiraf ediyorum. (shame! shame!) Ama romanı okuyunca bu kadar basit olmadığını anlıyorsunuz Mina Urgan da bunu çok güzel açıklamış. (benim onayıma ihtiyaç vardı çünkü) 

Duygularını ön plana çıkarmayan insanlarda hep alttan alta bir hüzün aranmasına gözlerimi devirmeme neden oluyor. Gerçi kendisinden psikiyatri dersleri aldığım hocam bunu duysa bana diyeceği tek şey "sus yavrum" olurdu ama siz ona çok takılmayın. Alt tarafı Türkiyenin sayılı psikiyatristlerinden falan. Mina Urgan'ın kitabını okuduktan sonra twitter'da hocamın attığı bir tweeti gördüm. Jane Austen'in istihzası belki de gerçekten bir mesafe koyma çabası olabilir. Üf ama öyleyse de bu ne güzel mesafeli duruştur be Jane Austen. Halbuki whatsapp durumuna "urgent calls only" de yazarak bu işi çözebilirdin, hiç!


Jane Austen'in sık sık hanım hanımcık olmakla eleştirilmesi hakkında düşündüklerimi bir yazımda söylemiştim. (burada görüşümü yinelemeyip sizi diğer yazıları okumaya teşvik ediyorum fark ettiniz mi) Hanım hanımcık olmanın tersinin erkeksi olmak olarak düşünülmesi de canımı sıkıyor vallahi. Yine kitabı okumamın ertesi günü şöyle bir magazin haberine rast geldim.


(Lamia bi dur allasen zaten ortalık karışık)

Toplumdan, erkeklerden hatta kadınlardan onay almak için şöyle bir açıklama yapacağıma herkes tarafından korkulan bir maşa olarak anılmayı tercih ederdim!

Şimdi bunları yazınca da sanki Jane Austen'in avukatlığını yapmaya çalışıyormuşum gibi hissettim ve ardından gelen çat çat yazıyı silme düşüncesi falan ama bu bana hep olur siz boş verin. 
Ama kitabı okuması çok zevkliydi. Yazarın canlı bir üslubu var gerçi o canlılık öfkeden de olabilir şimdi bilemedim. Bugünkü düşüncelerim burada kalsın bir beş kere daha okuyunca buraya geri döner yazdıklarıma gülerim. Hem Mina Urgan önünde sonunda herkesin duyguların ehemmiyetini anlayacak düzeye geleceğine gönülden inanıyor bende de haklı çıkar belki kim bilir.

Aşkı hep aşk insanlarından dinledik şarkılarda, romanlarda, filmlerde.. Ama azıcık aşka, duygulara dışarıdan bir göz olarak bakabilen biri çıkınca hemen bir oyunbozanlık hemen bir mızıkçılık ! Aa yapmayın rica ederim çok ayıp ben şimdi sizi akşam babanıza şikayet etsem hoş bir şey mi? Hem siz demiyor musunuz aşk insanı aptal eder diye e Jane Austen de farklı bir şey dememiş ki.




4 yorum:

  1. Konuyla alakasız olacak ama Mina Urgan'ın anılarını yazdığı Bir Dinozorun Anıları kitabı çok güzeldir. Bayılarak okumuştum. Tavsiye ederim :-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. evet yazarla ilgili araştırma yaparken gördüm herkes çok beğeniyor galiba ben de merak ettim şimdi

      Sil
  2. Kitabı okumadım ama en kısa zamanda alıp okuyacağım. Öncelikle bence bir yazarın yazar kimliği ve kendi gerçek kişiliği ayrı şeyler, sonuçta yazar olarak yalan söyleyip olmadığı bir şey gibi görünebilir çünkü neden olmasın? Bu açıdan Austen'in gerçek kişiliği benim için gerçekten önemli değil, çünkü ben Jane'i asla tanıyamacağım ve onun arkadaşı olamayacağım. Tanısam belki sevmeyeceğim bir kadının kitaplarını sevmekte ne sakınca var ki? Mina Urgan Austen'i romantik olmamakla suçlamış. Benim için Austen'in en iyi özelliği bu sanırım, kitaplarının teması romantizm değil aslında toplum eleştirisi. Austen okuduğumu ve sevdiğimi bilip de ne kadar duygusuz bir insan olduğumun farkında olan insanlar çok şaşırıyor. Ben de onlara Austen'in aslında ne olduğunu söylüyorum, çünkü o bir romantizm yazarından çok çok fazlası. Elbette her kadın az çok bu romantizmi sever ama bunu üstüne çıkabilmek, toplumun asıl yapısını göstermek çok çok daha büyük bir başarı bana göre. Yazını çok beğendim çünkü beni düşündürdü. Eleştiri yapmaya yöneltti bu tarz yeni yazılar görme dileğiyle :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. düşüncelerinizi paylaştığınız için çok teşekkürler benzer düşüncelere sahip olmak mutlu etti. Jane Austen severlere romantik damgası vurulması beni de güldürüyor gerçekten :D Aslında eleştiri pek tarzım değil yazarken tereddüt etmiştim ama arada değişiklik yapmak iyi oluyor sanırım tavsiyenizi dikkate alacağım.

      Sil