Ne zaman Masumiyet Müzesi okuyorum desem “Aa o benim en
sevdiğim kitap” diyen en az üç kişiyle karşılaştım bu okuma sürecimde. Öncelikle şunu
söylemek isterim ki Orhan Pamuk okumak kondisyon gerektiriyormuş onu anladım.
Okuma pratiği(!) olmayan biriyseniz kitabı okumak biraz güç bir hal alabilir sizin
için. Ben kitabı belki de hayatımın en çok okuduğum döneminde okudum ama resmen
hiç spor yapmayan birinin 3 tane mekik çektikten sonra ertesi günü karnında
ağrılarla geçirmesi gibi bir durum yaşıyorum. Beynim alarm veriyor: “Bu kadar
sık uzun ve süslü cümle okuyamazsınız sayın okuyucu!”
Bu benim ilk Orhan Pamuk okuyuşumdu belki de ondan bu hal
bilemiyorum. Hemen kızmayın canım tamam biliyorum sizin en sevdiğiniz kitap
tamam.
Üslupla ilgili kısmı atlayıp konuya geliyorum şimdi. En kabaca,
bu kitap aşık olmak hakkında. Baya kabaca oldu ama idare ediverin rica ederim. Kitabın başında Kemal’in aşk ve evlilik hakkındaki düşünceleri, sevdiği kız da bir başka sevdiği kızla olan nişanına geldi diye
mutlu olması, Kemal’in babasıyla sevgililer ve eşler hakkında konuşmaları
kanımı dondurdu. Bunları da atlayabilirsem bu insanüstü aşk beni büsbütün
şaşkınlığa uğrattı kısmına gelebilirim. Bu aşk değil hastalık diyen yorumcuları da okudum ve düşünce olarak onlara daha yakınım ama önce sormak istiyorum dostlarım; aşık
olmak neden bitti? Yok canım hiç de bitmedi sana öyle geliyor diyorsanız bana
yazın rica ederim. Çünkü günümüz namütenahi alternatifler çağında ben böyle aşık olmanın
soyunun tükendiğine inanıyorum.
Hikayeyi okurken yer yer öfkelendim yer yer üzüldüm ama işin
içinden çıkamadım. Kah kendimi Kemal’in annesinin yerine koyup “eritti çocuğu”
diye Füsun’a kızdım kah Sibel olup Kemal’i yerden yere vurdum kah Füsun olup Kemal'e çok ağır konuştum (Kemal'e biraz fazla yüklenmiş olabilirim). Her düşüncemin
sonu böyle aşk olmaz olsun’a bağlandı.
Orhan Pamuk okumak farklı bir deneyimdi her şeye rağmen.
Peki bu kitabı kimler okumasın: küçük punto, sanki sonu hiç gelmeyecek gibi olan cümleler uykumu getirir benden geçti artık diyenler.
Kimler okusun: realizmin anlaşılmaz bir biçimde göklere çıkarıldığı dünyamızda romantizmin doruklarına varmak istiyorum tutmayın beni rica ederim diyenler.
Peki bu kitabı kimler okumasın: küçük punto, sanki sonu hiç gelmeyecek gibi olan cümleler uykumu getirir benden geçti artık diyenler.
Kimler okusun: realizmin anlaşılmaz bir biçimde göklere çıkarıldığı dünyamızda romantizmin doruklarına varmak istiyorum tutmayın beni rica ederim diyenler.
Eğer
ben bu kitapta olsaydım Kemal’in yerinden kalkamama buhranı olurdum. Bazen
gerçekten kendimi bu buhranın bizzat kendisi gibi hissediyorum.
Altını çizdiğim satırlardan bazıları:
- … hayat, aşk, mutluluk, bunlar zor şeylerdi; herkes kendini
korumak, bu ölümlü dünyada mutlu olmak için elinden geleni yapıyordu! 197
- “unut” öğüdüne rağmen ne kadar gayret etsek de, aptallar
ve hafızasızlar hariç kimse bütünüyle unutamaz. Hepimizin yaptığı gibi mutlu
olmaya ve Zaman’ı unutmaya çalışabilir ancak insan. 269
- Film seyrederken, hele kahramanların birinin yerine
kendimi koyabilmişsem, dertlerimi abarttığımı düşünürdüm. 346 (Size de şey
oluyor mu, hep hissettiğiniz ama daha önce kelimelere dökmeyi akıl edemediğiniz
bir şeyin kelimelere dökülmüş haliyle karşılaşınca o satırlara sarılma isteği?)
Hayırlısıyla normalleşebilirsek müzesini de ziyaret etmek istiyorum.
Korona, biraz olsun gururun varsa bitersin kardeşim!
Bu kitap benim yazardan okuduğum ilk ve tek kitap. Yazarı sevenler bu kitabın, yazarın diğer kitaplarına göre farklı tarzda olduğunu söylüyorlar. Yani genellikle diğer kitaplarını sevenler bunu beğenmiyor, bunu sevenler diğer kitaplarında hayal kırıklığına uğruyor.
YanıtlaSilBen kitabı hiç sevmemiştim. Kitaptaki aşk bana inandırıcı gelmemişti. Romantizm severim ama bu aşk değil, hastalık, takıntı diyen taraftayım ama dediğin gibi seveni de çok.
Belki psikolojimi buna hazırlayabilirsem yazarın diğer kitaplarına da şans veririm bi' 5 seneye :D
Sil