Merhaba!
Kısa bir süre önce Austen Diyarı isimli kitabı bitirdim. Kitap kısaca Mr. Darcy takıntılı bir kadın olan Jane'in, Austen Diyarı isimli bir tatil programına katılmasını ve orada geçen olayları anlatıyor. Ama bu tatil öyle bildiklerimizden değil 19. yy'da bir Jane Austen dünyası sunuyor ve tabii ki bir aşk da vaat ediyor. Kitapta Jane karakteri Jane Austen takıntısından utanıyor ve bunu kimseye belli etmemeye çalışıyor. Hayır anlamadığım erkekler bir futbol takımını delicesine tutarken sevincini üzüntüsünü onunla yaşarken onuna yatıp onunla kalkarken takımın mağazalarından çıkmazken her şey yolunda ama bir kadın bir kitabı takıntı haline getirince neden bu utanç verici bir durum oluyor aklım almıyor.
Açıkçası kitabı okumaya başlarken içimden geçen cümleler şöyleydi: Hadi Albay Brandon takıntından kurtuldun diyelim Kaptan Wenthwort hele hele Bay Tilney ne olacak varsayalım Bay Knightley'i sildin yoo dostum yoğğğ Bay Darcy'yi silmek için önce Jane Austen koleksiyonumu çiğnemelisin! Kitabın yarısına geldiğimde ise düşüncelerim "ben takıntılı değilim ki bu kadar abartmıyorum da zaten ben her şeyin farkındayım mizansen yapıyorum çoğunlukla da haha" şekline evrildi. Kitabın sonuna doğruysa "aman be içkim yok sigaram yok bir Jane Austen bu kadar çok mu görülür insana yazıklar olsun" şeklindeydi. Şu an ise kızgın kumlardan serin sulara doğru bir heves koşup suyun soğukluğunu görünce olduğun yerde kalakalma durumunu yaşıyorum. Teşekkürler.
Yazarımız diyor ki karşınızda güzelim gerçeklik duruyorken hayallere kapılıp boşuna üzülmeyin ben de ona diyorum ki gerçek dünya daha çok acıtıyor canım sağ ol ben diyetteyim hiç yemiyim.
Düşüncelerim hala karışık en iyisi biraz daha kitaptan bahsedeyim. Kitabı okurken 19. yy görgü kurallarını da öğreniyorsunuz. Benim ev sevdiğim ise önceden tanıştırılmadan birisiyle konuşmanın yasak olması. Allahım ütopya gibi bir şey. Kısaca düşünecek olursak hiç tanıdığın olmazsa kimse seni başka biriyle tanıştıramaz ve kimseyle konuşmadığında seni saygıdeğer bir insan olarak tanımlarlar. The düz mantık..
Açıkçası kitabı okumaya başlarken içimden geçen cümleler şöyleydi: Hadi Albay Brandon takıntından kurtuldun diyelim Kaptan Wenthwort hele hele Bay Tilney ne olacak varsayalım Bay Knightley'i sildin yoo dostum yoğğğ Bay Darcy'yi silmek için önce Jane Austen koleksiyonumu çiğnemelisin! Kitabın yarısına geldiğimde ise düşüncelerim "ben takıntılı değilim ki bu kadar abartmıyorum da zaten ben her şeyin farkındayım mizansen yapıyorum çoğunlukla da haha" şekline evrildi. Kitabın sonuna doğruysa "aman be içkim yok sigaram yok bir Jane Austen bu kadar çok mu görülür insana yazıklar olsun" şeklindeydi. Şu an ise kızgın kumlardan serin sulara doğru bir heves koşup suyun soğukluğunu görünce olduğun yerde kalakalma durumunu yaşıyorum. Teşekkürler.
Yazarımız diyor ki karşınızda güzelim gerçeklik duruyorken hayallere kapılıp boşuna üzülmeyin ben de ona diyorum ki gerçek dünya daha çok acıtıyor canım sağ ol ben diyetteyim hiç yemiyim.
Düşüncelerim hala karışık en iyisi biraz daha kitaptan bahsedeyim. Kitabı okurken 19. yy görgü kurallarını da öğreniyorsunuz. Benim ev sevdiğim ise önceden tanıştırılmadan birisiyle konuşmanın yasak olması. Allahım ütopya gibi bir şey. Kısaca düşünecek olursak hiç tanıdığın olmazsa kimse seni başka biriyle tanıştıramaz ve kimseyle konuşmadığında seni saygıdeğer bir insan olarak tanımlarlar. The düz mantık..
Kitap başından sonuna kadar kafamızda idealize edilmiş bir dünya olmamasını hayatı olduğu gibi tüm gerçekliğiyle yaşamamızı öğütlüyor ama kitabın sonu masallarda bile olamayacak bir şekilde bitiyor. Kitabın son cümlesini okuduğumda düşüncelerim: "Bir dakika tüm hayalleri ölümle tehdit etmiyor muyduk ya ben kimim? burada ne işim var? biz ne yapıyoruz?" oldu. Kitabın bir bölümündeyse hayalimizdeki unsurların gerçekleşmesini hayal etmektense başka birinin hayallerinde gerçekleşmeyi bekleyen hayal olabilme ihtimali fikri ortaya atılıyor ki benim o kısımda beyin ölümüm gerçekleşti.
Özetle kitap her sayfasında kendi hayallerinizi sorgulatıyor. İtiraf etmek gerekirse Jane karakteriyle ortak pek çok özelliğimiz var. Bunun gereksiz düşünmekten ileri geldiği kanaatindeyim. Eminim aranızda her küçük ayrıntı üzerinde hak etmeyeceği kadar zaman harcayıp düşünen ve hayatı hafife alamayan çok kişi vardır bence gelin bir sarılalım. Bilemiyorum hangisi doğru. Şimdilik akışına bırakmanın en iyisi olduğunu düşünüyorum. Bu biraz şey gibi "fala inanma falsız da kalma.".
Son olarak: Sevgili yazar başka birinin hayallerindeki olabilme konusunda ciddi miydin yoksa okurlarının Bay Darcy hayalini silebilmesi ihtimalinde biraz gülümseyebilmeleri için yapılmış koca bir şaka mıydı? Naçizane görüş bildirme cüretini göstererek şunu belirtmek isterim ki o dediğiniz şey Bay Darcy'nin gerçekten olması ihtimalinin birkaç milyon altında. Teşekkürler. Muhteşem bir kitaptı.
Bu sefer gerçekten son: Jane Austen'e inanmayın Jane Austen'siz de kalmayın.
En en en son: Ben bu kitapta olsaydım Jane'e verilen bir sürü kıyafet arasındaki gülünç akşam yemeği elbisesi olurdum. Sağ olun sağ olun.
Son değilmiş: Kitabın aynı isimli bir filmi de var eğer izlemediyseniz mutlaka izleyin. Kitap çok akıcı ve kısa sürede okunuyor. Eğer Gurur ve Önyargı'yı izleyip Bay Darcy'ye azıcık gönül düşürdüyseniz okumalısınız!!
Özetle kitap her sayfasında kendi hayallerinizi sorgulatıyor. İtiraf etmek gerekirse Jane karakteriyle ortak pek çok özelliğimiz var. Bunun gereksiz düşünmekten ileri geldiği kanaatindeyim. Eminim aranızda her küçük ayrıntı üzerinde hak etmeyeceği kadar zaman harcayıp düşünen ve hayatı hafife alamayan çok kişi vardır bence gelin bir sarılalım. Bilemiyorum hangisi doğru. Şimdilik akışına bırakmanın en iyisi olduğunu düşünüyorum. Bu biraz şey gibi "fala inanma falsız da kalma.".
Son olarak: Sevgili yazar başka birinin hayallerindeki olabilme konusunda ciddi miydin yoksa okurlarının Bay Darcy hayalini silebilmesi ihtimalinde biraz gülümseyebilmeleri için yapılmış koca bir şaka mıydı? Naçizane görüş bildirme cüretini göstererek şunu belirtmek isterim ki o dediğiniz şey Bay Darcy'nin gerçekten olması ihtimalinin birkaç milyon altında. Teşekkürler. Muhteşem bir kitaptı.
Bu sefer gerçekten son: Jane Austen'e inanmayın Jane Austen'siz de kalmayın.
En en en son: Ben bu kitapta olsaydım Jane'e verilen bir sürü kıyafet arasındaki gülünç akşam yemeği elbisesi olurdum. Sağ olun sağ olun.
Son değilmiş: Kitabın aynı isimli bir filmi de var eğer izlemediyseniz mutlaka izleyin. Kitap çok akıcı ve kısa sürede okunuyor. Eğer Gurur ve Önyargı'yı izleyip Bay Darcy'ye azıcık gönül düşürdüyseniz okumalısınız!!
Filmi tam da bugün izlemiştim! Kitabı olduğunu bilmiyorum elbette; bilseydim filmi biraz daha bekletirdim. Ve seninde düşündüğün gibi, gerçek hayattan çok hayallere kapılmak daha mantıklı ve bu beni rahatsız filan etmiyor. Bence insan mutlu olduğu sürece buna neden olan şeyin pek bir önemi yok. Ehem ehem felsefemi de yaptım. Harika bir yazı olmuş! Bloğunu çok beğeniyorum. Çok samimisin ve günlük hayattaki olaylara değinirken, aynı zamanda Austen dünyasına da bir şekilde bağlı kalabilmeyi başarıyorsun. Kısacası, ne yazsan okurum (:
YanıtlaSilben de filmin kitap uyarlaması olduğunu sonradan öğrenenlerdenim malesef hiç öğrenememekten iyidir diyelim bari :D bu arada bu blogta yapmaya çalıştığım şeyi bir cümlede özetlemişsiniz "günlük hayatı konuşurken Austen dünyasına bağlı kalmak" sanırım tam olarak yapmaya çalıştığım şey. Yorum için teşekkürler :)
SilFilmini izledim ama kitabını okumamıştım. Şimdi kitabını da okumak istiyorum :-)
YanıtlaSilfilmi sevdiysen kitabı da zevkle okursun bence çünkü filmi kitaptan çok bağımsız çekmemişler
Sil