16 Ağustos 2015 Pazar

THE ABİYE

           

 Size hayatta en nefret ettiğim 9. şeyin abiye alışverişi olduğundan söz etmiş miydim? Ağustos sonu Eylül başı malum düğün dernek ayı bizim ailede de kınasıdır sünnetidir nikahıdır düğünüdür derken önümüzde 6 adet abiye giyilmesi gereken toplanma mevcut. Bir kere konuya giriş yapmadan belirteyim Eylül benim depresyon ayımdır. Çünkü yaz bitmiştir ve okul açılmasına günler kalmıştır benden nasıl çiftetelli oynamamı bekleyebiliyorsunuzdur vicdansızlar! Ama kasap havasına okeyim hiç dayanamam, depresyon falan unuturum ki bu apayrı bir konu. Bu kısa bilgiden sonra konuya kesin dönüş yapıyorum.


E attık kendimizi bir alışveriş merkezine tabi. Ama öncesinde bir hafta kendimi bu fikre alıştırdım. Acil durumlar için nefes egzersizi yaptım. Alışveriş sonrası neler yiyebileceğimizi düşünerek bu fikri çekilir kılmaya çalıştım. Alışveriş fikrine ısınınca savaş boyalarımızı sürdük ve arenaya attık kendimizi. Başlangıçta gözlerim yandı. boğazım kurudu. başım döndü ama ilk yarım saat sonunda artık ben de gerçek bir savaşçıydım. Burada düşman abiyeler değil yanlış anlamayın burada düşman satıcılar. Çünkü o her santimetrekaresinde boncuk olan fıstık yeşili kuyruklu elbisenin içinde sırıtan kadına bu elbise size inanılmaz yakıştı diyen birinin dost olmasını bekleyemezsiniz, beklememelisiniz!


Bir abiye alışverişinde karar vermeniz gereken ilk şey abiyenin uzun mu kısa mı olacağıdır ki bu evlenen kişinin yakınlık derecesine göre değişebilen bir olgudur. Eğer ne alacağınız konusunda bir fikriniz yoksa satıcının yönlendirmesiyle bir anda kendinizi fıstık yeşili elbisenin içinde buluverirsiniz valla. Hoş kararlı olsanız da bir şey fark etmez eğer satıcıya taşsız, pulsuz, sade, dümdüz bir elbise istediğinizi söylerseniz koca bir "cık cık cık" la karşı karşıya kalmanız muhtemel. Bundan sonrası satıcının sizi taşsız abiye olamayacağına ikna etme çalışmaları  falan filan. Karar vermeniz gereken diğer bir husus abiyenin rengidir. Gideceğiniz gereken yer kınaysa abiye kırmızı olmamalı gideceğiniz yer düğünse abiye beyaz olmamalıdır gerisi zevkinize kalmış. Son karar aşaması abiyenin kesimidir o da vücut tipinize ve satıcının insanlığına göre değişebilir.


 Artık o mağaza senin bu mağaza benim derken kendinize göre bir şey bulamadıysanız geçmiş olsun bu başka bir gün aynı çileleri çekeceğiniz ve bu alışveriş olayının sonsuza kadar sürecek olması anlamına gelir. Ümitlerin tükendiği anda mağazalara yalnız elbise bakmak için girmezsiniz. Artık insanlara da gözünüz kayar kavga eden gelin kaynanalar, sinir krizleri geçiren damatlar ve kendini yerden yere atan yaş ortalaması 3 olan zavallı çocuklar sizin eğlence kaynağınızdır. Ve abiye alışverişinin tek neşeli kısmıdır. Çünkü artık hiçbir abiyenin içinde Burcu Esmersoy gibi görünmeyeceğinizin farkına varmışsınızdır ve bir kere giyilecek bir şey için bir servet harcayacağınız da aklınıza kazınmıştır haliyle biraz neşe arıyorsunuzdur.


İşte dünkü alışverişimizin bu aşamasında şahit olduğum bir sahneyi hemen ekleyeyim yazıdan bunaldıysanız belki gülümsersiniz. Kadın kısa bir abiye deneyen kızına "bu abiye ben görümceyim demiyo sanki ben teyzesinin kızıyım falan diyo ay çıkar şunu" dedi. Tebi ben şok. Bu yazıyı o kadın yazsaydı ne eğlenirdik be. Ama o şimdi kaynana abiyesi arıyordur, oyalamamak lazım. Mazallah dikkati dağılırsa damadın komşunun evde kalmış kızıyım diyen abiyenin içinde buluverir kendini.


 Neyse artık yazının sonuna geleyim sonucu merak ediyorsanız dün önümüzdeki 6 düğün için ihtiyacım olan şeyleri aldım fıstık yeşili ve uyduruk taş barındırmadığına sizi temin ederim :D 



       Hazır laf açılmışken Jane Austen'in modadan pek hoşlanmadığını ve bir mektubunda keşke elbiseleri hazır alabilseydik dediğini biliyor muydunuz vallahi ben Claire Tomalin'in yalancısıyım. Sevgili Jane Austen elbiseleri hazır olarak alabildiğimiz günümüz dünyasında da bu iş hayli garip demem o ki sevmiyorsak gidip susmalıyız bence. E görüşürüz o vakit. Olur da görüşemezsek günaydın, iyi günler, iyi akşamlar ve  iyi geceler.

-Resimler Pinterest'ten!

6 yorum:

  1. İnsan betimlemeleri Eminönü'nde rutin bir günü anımsattı :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. haha aynen :D orasının bir de çeyiz insanları vardır ki roman olur :D:D

      Sil
  2. Teyzenin yorumu gülümsetti. Böyle düşünen tek kişi o değil ama. Bir arkadaşım kardeşinin düğününde giymek için abiye bakıyordu. Bana uzun elbise yakışmıyor, diye kısa elbise almak istedi. Satıcı "Görümceler kısa giymez." dedi :-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. dümdüz bir elbise almak isterken seni assoliste çeviren satıcılar bu dünyada en korktuğum kişiler listesinde 2. sırada. birinci sıradaysa düz fön çektirecekken seni dağınık topuza ikna eden kuaförler yer alıyor :D

      Sil
    2. Onlar beni de buluyor. Saç baş bakım işlerinden zaten anlamam. Düz ya da dalgalı fön diye giriyorum. Kuaför "Aaa düğüne öyle gidilir mi? Sana maşa yapalım, sonra birazını tepende toplayalım." diye konuya giriyor. O an iyi bir fikir gibi geliyor. sonuçta kuaförden 20 yaş yaşlanmış çıkıyorum. Millet düz fönle Oscar ödül törenine gidiyor. Bizim milletin bu gösteriş merakı neden aklım almıyor.

      Sil
    3. aynen önce mantıklı geliyor ama bir kaç yıl sonra fotoğraflara bakınca kendime bakıp bu kim ya dediğim çok oluyor :D

      Sil