3 Ağustos 2015 Pazartesi

geçmişte yaşamak

       

Tam olarak 4 dk önce Midnight in Paris filmini izledim ve bu yazıyı onun etkisi altında yazıyorum. Filmin konusuna buradan bakabilirsiniz. Ben her zaman geçmiş zamanların günümüzden iyi olduğunu savunmuşumdur. Şimdiki zamanın bir büyüsü olmamasından yakınırım hep. Yeni şeylere adapte olmakta zorlanırım. İnternet kullanıp kullanmamakta bile tereddüt ettiğim olmuştur. Hala belirleyemediğim bir nedenden dolayı İnstagram hesabım yok. Şarkı dinlerken üzerinden yıllar geçmiş şarkılara daha çok itibar eder yeni çıkan şarkıları düşünmeden dinlerim. Ama fark ettim ki biz geçmiş zamanları romanlardan, filmlerden, şarkılardan, resimlerden, fotoğraflardan biliyoruz. Hep bir sanatkarın gözünden bakmışız aslında geçmiş yıllara. O yılların büyülü ve gizemli gelmesi de bundanmış şimdi anlıyorum. İşte bu filmi izlerseniz eğer siz de bunlar hakkında düşünme fırsatı bulacaksınız. Ben geçmişte yaşayan bugününü sevmeyen ve önünü görmek istemeyen bir insanım ve böyle bir insan olarak bugünü hakkıyla yaşayanlara hep ön yargılı davrandım şimdi anlıyorum ki hatalı olan benmişim aslında. Beni bıraksanız tüm ömrümü roman okuyup film izleyerek geçirebilirim. Yani hayata gözlemci bakış açısıyla katılıyorum da denilebilir buna. Hayatla bir çay içiyorum ama onunla evlenmiyorum kısacası. Yani hayatımı bir yazarın gözlerinden göremeyeceksem yaşamak istemiyorum mu diyorum ben şimdi vay be bu benim en asi yanımmış da fark edememişim :D Her zaman yaşamaktansa kurgulanmış olanı okumayı yeğlerim diye kendimi büyüklük taslardım şu anda içimden kendime ağır konuşuyorum. 20 yaşıma gelip de hayatımda kayda değer hiçbir şeyin olmaması da bundanmış bunu da şimdi fark ediyorum. Benim zamanım şu an geçip gidiyor ve ben başkalarının zamanının tadını çıkarmaya çalışıyorum. Bana bahşedilmiş zamanı görmezden gelerek. Bir keresinde bir arkadaşım bana insanları korkutuyorsun demişti ona inanmamıştım yanılmışım ben zamanımı bile korkutup kaçırmışım. Ama bir de benim perspektifimden bakın lütfen okunacak bu kadar çok roman izlenecek bu kadar çok film varken nasıl kendi şamatasız hayatımı yaşamak isteyeyim ki? Bugünden sonra tam da gözlerim açılmışken zamanıma adapte olabilir miyim dersiniz? 20 yıl geç kalınmış bir zaman mıdır? Bensiz geçmeye alışan zamanıma beni sevdirebilir miyim dersiniz? İşte bunlar hep Jane Austen'in suçu sen 1813 yılına Bay Darcy'yi kondurmasaydın o yıllar bana hoş gelmeyecekti!! Hoop konu yine geldi mi Bay Darcy'ye. O zaman ben şaapiyim gideyim de yaşamanın gerçekten yaşayabilmenin yollarını arayayım neyse şu KPSS'yi de bi' atlatalım da. O zaman şeyapalım sonra konuşalım bunları hadi hoşça ve zamanınızda kalın. 
Not: cümlelerimin kusuruna bakmayın derli toplu bir yazı olamadı yalnızca bir süreliğine zihnime misafir olmuşsunuz gibi düşünün öyle daha iyi hissedeceğim.

4 yorum:

  1. Sen neymissin austen kız. Geceden beri 20. yazıyamı ne geldim, peşpeşe okuyorum. Artık bir selam vereyim dedim. Betimlemeler,gözlemler, akış hersey çok iyi ya. Ellerine sağlık 👌👌👌 bay darcy üzerine saçmalamar, bayram günleri, bu yazı hepsi cok iyi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yaa çok teşekkür ederim :) gerçekten çok mutlu oldum umarım diğer yazıları da keyifle okursunuz :) gününüz güzel geçsin

      Sil
  2. çok çok çok iyi tespitler sanki benim düşüncelerimi yazmışsın gibi :) aramızda bi kaç fark olsa da ben de geçmişte romanlarda filmlerde yaşamayı seviyorum
    bence bi tür bağımlıyız mutlu sonlara hikayelere
    bazen sırf o gün mutlu olmak hissetmek için AŞK VE GURUR 1995 izlemişliğim veya kitabını okumuşluğum vardır
    dedim ya bu bağımlılık değildir de nedir:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yorumunuzu görünce ben de tekrar yazıyı okudum hatırlamak iyi oldu :D yazının üzerinden 3 yıl geçmiş ama ben zamanıma adapte olmayı hala başaramamışım o üzdü :D böyle seveceğiz kendimizi el mahkum ve evet kesinlikle bi bağımlılık!

      Sil