29 Ağustos 2015 Cumartesi

mutluluk

   

"Aşkın kötüye gitmesi Jane Austen'in suçu değildi. Hatta sizi uyarmadığını söyleyemezdiniz. Kadın kahramanları mutluluğu yakalardı bir şekilde, ama kitapta her zaman mutlu sona ulaşmayan başka karakterler de olurdu- Sense and Sensebility'deki Brandon'un Eliza'sı; Pride and Prejudice'deki Charlotte Lucas, Lydia Bennet; Mansfield Park'daki Maria Bertram. Bunlar dikkat göstermeniz gereken kadınlarken göstermediniz."


   Bu alıntı Jane Austen Kitap Kulübü kitabından. Altını çizdiğim yerleri yeniden gözden geçirirken fark ettim. Bu zamana kadar Jane Austen'le ilgili okuduğum her yazı mutlu sonları ön plana çıkarıyordu. Ama birkaç satır yukarıda dediği gibi biz yalnızca büyük resme baktık. Belki de o "dikkat göstermemiz gereken kadınları" görmemek, görmezden gelmek hoşumuza gitti kim bilir? Belki de o kadınlarda kendimizden izler bulduk ve mutluluğa ulaşamamalarını önemsemek istemedik. Çünkü oralarda bir yerlerde bir umut kırıntısı bırakmak istedik. Lizzy'nin Bay Darcy'yle imkansız görünen evliliğinin gerçekleşmesini sevdik Emma'nın mutluluğunu çok yakınında bulması hoşumuza gitti, hadi itiraf edelim Albay Brandon'ın Marianne'e olan sevgisi bizi mest etti, Yüzbaşı Wentwort'un yıllarca başka kimseyi sevmemiş olması gözlerimizi kör etti ve her hikayenin sonu geldiğinde bize hissettirdikleri güzeldi. Neden kendimize benzeyen kadınları düşünelim ki onların hayatını yaşıyoruz zaten! Bize biraz ümit etme cesareti gerek! 
    Ve şöyle de bir gerçek var ki çoğu zaman hayatın bizi geri plana ittiğini düşünen biz, şansın bizi her seferinde ıskalamasına ifrit olan biz, bizi önemsemeyen diğer tüm insanlardan kolayca nefret edebilen biz; Eliza'yı geri plana ittik, Charlotte Lucas'ı ıskalayan mutluluk üzerinde düşünmedik, Maria Bertram'ı önemsemedik. Neticede insan garip bir varlık, zihninin sınırlarını bilmeden ona hükmedebilen. Bundan sonra mutlu sona ulaşan tüm karakterlere imrenmenin yanında mutluluğu yakalayamayan karakterlerle dertleşmeyi de ihmal etmeyeceğim.  


(Charlotte'ın bu sözü Bay Collins'in evlilik teklifini kabul ettikten sonra söylemesine dikkat etmiş miydiniz hiç? Bay Darcy ona aşık olsa böyle söyler miydi acaba?)

4 yorum:

  1. evet ama sanırım Marianne dışında tüm karakterler evlilik peşinde değildi. Bir uğraşları yoktu bu uğurda. (emma, lizzy..) hatta aşka inandıkları için mutlu olamayacaklarını düşündüklerini , evlilik hayalini kurmadıklarını ve belki bu yüzden çekici olduklarını vurguluyor tüm kitaplar. Oysa Charlotte Lucas iyi bir evlilik istiyordu. Aşk değil.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. aşk ve evliliği birlikte istemek varken insan katlanamayacağı bir evliliği sadece tüm umutlar tükendiğinde ister bence. charlotte'ın durumunda toplum ona aşkı bekleme hakkı tanımıyordu zaten. Emma varlıklı olmasından sebep aşkı beklemeye devam edebilirdi. Lizzy yolun başında Darcy'sini bulmuştu zaten. Ben de Charlotte'ın yaşında olsam ve değerlendirebileceğim seçeneklerim de olmasa gardımı "zaten aşk aramıyordum" cümlesiyle alırdım bu çok temel, insani bir savunma mekanizması bence. Ama sizin düşünceniz de değişik bir bakış açısı kattı bana saolun.

      Sil
  2. Ama hiçbir zaman darcy ler charlottelerea aşık olmuyor buna nedemeli ki

    YanıtlaSil