Mutlu sonlara neden kafayı takmış durumdayız? Ben bir kitabın sonu mutsuzsa o kitabı sevemiyorum. Bir filmin sonu bize bırakılmışsa o filme sıcak bakamıyorum. İnsanlar "son"lara neden bu kadar önem verir ki? Ben bir dizinin son bölümlerini hiç sevmem aynı diziyi tekrar izlersem sonunu mutlaka atlarım. Romanlar sona ulaşırken içimi hüzün kaplar. Jane Austen'in 6 romanı mutlu sonla bitiyor. Kahramanlar evleniyor ve devamı yok. (gerçi o kitaplarda Bay Darcy, Bay Knigtley, Yüzbaşı Wentworth, Albay Brandon, Bay Tilney ögeleri varken mutluluk dışında bir şey olamaz ya neyse) Peki mutlu son mutlu başlangıç da demek midir? Finding Mr. Destiny filminde baş roldeki kız sonlardan korktuğu için yiyecek paketinin içindeki son parçayı bile yemiyordu. Hayatının aşkını bu yüzden elinden kaçırmıştı. Mutlu sonda bırakmak istediği için. Sanırım filmlerin romanların sayfa ya da zaman kısıtlaması gibi basit sebepleri insanlarda büyük bir etki bırakıyor. Bu yüzden aşkların, evliliklerin, mezuniyetlerin sonraları beni hep ürkütür. Mutlu bitse bile.. Mutlu son mutlu başlangıcı öngörmüyorsa hiçbir kitap için mutlu sonla bitti diyemeyiz ki. Mutlu sona o kadar kanalize olmuş bir haldeyiz ki bunun mutlu başlangıç olup olmaması bizi pek de ilgilendirmiyor. Bu düşünceler mutlu sonla biten bir dizinin ardından aşırı kıskançlık etkisi altında yazılıyor fazla önem vermeyin :D Happy endinglerinizin happy starting olması dileklerimle hoşça kalın...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder