16 Ağustos 2018 Perşembe

Edebiyat ve Patates Turtası Derneği

Dikkat dikkat herkes sığınaklara!
Çünkü izledikten sonra "Yüzümdeki bu buruk gülümseme biraz daha kalırsa insanlar hayatımda her şey yolunda gidiyor sanacak" diyeceğiniz bir film anlatacağım siz de sığınağınızda izlersiniz diye sizi oraya davet ettim umarım cüretimi mazur görürsünüz. (Burada sığınak herkese göre değişiyor. Odanız, telefonunuz, balkonunuz her yer olabilir. Film İkinci Dünya Savaşı ile bağlantılı olduğu için ben de hiç de komik olmayan bir atıf yapayım dedim gerçekten hiç de komik olmadı size de komik gelmemiştir zaten.)


Dünya Savaş'ları ile ilgili o kadar çok şey okuyup izledim ki bazen beni aniden o tarihlere bıraksalar o dakika hemşireliğe yazılırmışım hiç yabancılık çekmezmişim gibi geliyor. Ve evet KPSS de bu okumalara dahil. İnsanlık tarihini geçiştire geçiştire ezberliyoruz ama bizim aklımızda tutmak için saçma sapan kodlamalar yaptığımız şeyler böyle filmlerde tüm gerçekliğiyle tokat gibi yüzümüze çarpıyor. Austenzede ile kamu spotu sona erdi. Oh sistem eleştirimizi de yaptık -bana kalmıştı çünkü- şimdi filme geçebiliriz. 


Film 2018 ABD, İngiltere, Fransa yapımı. Yönetmeni Mike Newell. IMDB puanı 7,3. 
Ana karakterimiz genç bir yazar ve dönemine göre düşündüklerini söylemekten imtina etmeyen biri. Nazi işgali altındaki bir adada yaşayan ve Edebiyat ve Patates Turtası Derneği ismini taktıkları bir kitap kulübünün üyesi birinden mektup alıyor yazarımız. Dernek ve mektubu yazan kişi ilgisini çekiyor yazarın ve atlayıp onların yanına gidiyor. Sonrasında sırlar, gerçekler, birtakım kalbinin sesini dinlemeler vs. vs. Filmi buraya kadar anlatacağım siz izleyip izlemeyeceğinize karar verirken ben dikkatimi çeken detaylara döküleceğim orada buluşalım. (Yazı spoiler içermeyecek fakat filmi izlemeye karar verdiyseniz ve en ufak bilgi bile sizi çılgına döndürebilecek düzeydeyse arkamdan ağır konuşmadan okumayı burada bırakınız aman yok beğ diyorsanız devam...)


Öncelikle filmde Jane Austen adı geçer geçmez (içimden) çığlık attığımı söylememden şaşkınlık duymayacağınızı farz ediyorum. Ama hemen kendimi toparlayıp her medeni ve aklı başında bir insan gibi filmimi izlemeye devam ettim ta ki Jane Austen'in cümleleri yankılanana kadar. O noktadan sonra da kendimi kaybetmememi beklememişsinizdir zaten. Filmde Northanger Manastırı romanını seçmiş olmaları beni ayrıca sevindirdi çünkü Northanger Manastırı da kitap okumak, kitap okumanın kazandırdıkları, roman ve diğer türler vs. hakkında olduğu için filme tam anlamıyla uyum sağlamıştı bence. Bu bile "Yeni Bir Film İzleyip Beğenmeme İhtimalini Göze Almaktansa Eski Sevdiklerimden Birini İzleyeyim Türündeki Filmler" listemde ikinci sıraya yerleşmesi için yeterli bir sebep.
Filmde kitapların insanları birleştirme gücünden bahsediyordu bir de. Bunu duymak çok hoşuma gitti ve kendime de biraz pay çıkarmış olabilirim. Evet belki çok kalabalık değiliz ama burada bu yazıyı okuyorsanız bu da kitapların bizi birleştirme gücünün bir göstergesi bence. Kitaplar en iyi dostlardır klişesi buradan geliyor sanırım belki kanlı canlı dost olamıyorlar ama en iyi dostları size getirdiği su götürmez bir gerçek!
Filmin dolambaçlı olmayışını da sevdim. Zaten bıktık artık acıların küçük ayrıntılarla katmerlenmesinden. Hayat çoğu zaman o kadar yanar dönerli de değil esasen bir acı yaşatacaksa da küt diye üzerinize bırakıyor dümdüz.
İşte böyle. Eğer dertlerinizle çok bunaldıysanız bu filmin size kitapların ellerinizi bırakmayıp uçurumdan düşmenize asla izin vermeyeceğini hatırlatmasına müsaade edin.
İyi geceler.

Not: Ben bu filmde olsaydım eğer Jane Austen romanının okunduğu salonun içindeki hava olurdum, kelimeler kitabı okuyan üyenin ağzından çıkar çıkmaz onları kucaklamak için bekleyen.
Bir not daha: İsola'ya ne oldu dersiniz? Uyumadan önce bunu düşüneceğim.
Yine not: Filmin bir kitaptan uyarlandığını film bittikten sonra öğrenmem ne acı kitabı önce okuyup hayal etmeyi çok isterdim.
Son not: Sizi buraya getiren neydi? Kitapların birleştirme gücü mü yoksa Twitter or something?


6 yorum:

  1. Şu an çok değişik duygular içindeyim çünkü bu sabah bir film izleyeyim diye bilgisayarı açtım ve online film izleme sitesindeki karşıma çıktığı için hımm lily james sıfır oyunculuk yapabiliyor ama en azından "period drama" diye açıp izledikten hemen sonra blogger sayfamı açtığımda bir de ne göreyim?! Daha az önce izlediğim - hem de hiç planlamamışken izlemeyi önceden - film hakkındaki yazın! Buna artık evrenin oyunu mu kozmik güçler mi kaderin iplikleri mi deniyor ne deniyor bilemedim. Ya da filmi buraya yazarken öyle bir enerji göndermişsin demek ki içinden buralara kadar gelmiş :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaa çok mutlu oldum! bu da filmlerin insanları bir araya getirme gücü olsa gerek! Peki siz ne düşünüyorsunuz film hakkında sevdiniz mi?

      Sil
    2. Filmi sevdim ben de, aynen yazdığın gibi dertlerden sıkıntılardan bunalmış bünyeye ilaç gibi bir şey olmuş. Ama tökezlediği, tam olacakken olmamış gibi olduğu yönleri vardı. Sanırım bu yüzden öyle bayıldım dediğim filmlerden olmadı. Halbuki görüntüsü, yapısı, dokusu tam da öyle demeye, öyle bulmaya müsait filmlerden. Yine de insanın yüzünde sevimli bir gülümseme bıraktırdığından, sırf bizi böyle gülümsetebildiğinden ötürü bile çok sevilebilecek bir film olmuş.

      Sil
    3. evet onu ben de hissettim ama kitaptan uyarlama filmlerde genelde o tam olacakken olmamış hissi oluyor ne yazık ki

      Sil
  2. Geçen günlerde takip ettiğim başka bir blogda daha gördüm bu filmin yorumunu. İkidir karşıma çıkması bir işaret sanırım :-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu filmde bir şey var herkesi garip bir şekilde kendine çekiyor :D

      Sil