28 Ağustos 2018 Salı

İkna

İkna'yı ilk bitirdiğim zamanı hatırlıyorum da lise son sınıftaydım. Kış saati uygulamasından dolayı biz okuldan çıkarken hava zifiri karanlık oluyordu. Minibüste yer bulacak kadar şanslı bir gündü, kitapta da son sayfalardaydım. Minibüs gerçekten seveninin olup olmadığını bilmediğim biraz ürkütücü renkli ışıklarını yakmıştı. (Stüdyoda romantik anlar...) Sonlara doğru gözlerim bir kelimeden ötekine sonra yanındakine derken hızlı bir koşu kopartmıştı. O zaman Yüzbaşı Wentworth'ün mektubundan çok etkilendiğimi hatırlıyorum. 


Şimdi hangisi olduğunu hatırlayamadığım bir kitapta (Jane Austen Kitap Kulübü ya da Jane Austen'in Kayıp Anıları) bu kitabın ikinci şansı hak eden herkese ithaf olunduğundan söz ediliyordu. Kitabın filminin adı da İkinci Şans. Şimdi "Ben yüzbaşının yerinde olsam ikinci şansı verebilir miydim bilemiyorum gururum buna izin verir miydi?" diyeceğim siz de gerçek aşktan falan dem vurup tezimi çürüteceksiniz o yüzden bu bahsi kapatıyorum.

Jane Austen'in karakterleri arasında Anne Elliot'u hep kendime yakın bulmuşumdur. Onun da herkesin mutluluğu için kendinden taviz vermesi gerektiği gibi akıl almaz bir görüşü var. Bilin bakalım başka kim böyle düşünüyor. 

Kitabı hızlıca özet geçeceğim şimdi. kemerlerinizi bağlayınız rica ederim, kalkışa geçiyoruz. 

Elliot'lar soylu bir ailedirler. Anne Elliot, 8 yıl önce fazla parası pulu olmayan ama başarılarından ötürü komutanlığa terfi ettirilen Frederick Wentworth'e aşık olur. Evlilik teklifi yapılır, kabul edilir fakat bu anlaşma Elliot gururuna takılır. Anne, Lady Russel (Anne'in annesinin arkadaşı ve komşuları) ve ailenin diğer üyeleri tarafından bu evliliğin her iki taraf içinde kazançlı olmadığına ikna edilir. Gençler ayrılır. Yüzbaşı Wentworth denizlere gider, Anne Elliot ise 8 yıl sürecek bir sessizliğe mahkum olur. Bu sırada evlilik teklifleri alsa da kabul etmez. 8 yıl sonra Yüzbaşı Wentworth hatırı sayılır bir servet yapmış olarak şehre döner ve olaylar gelişir. 

Başkasına akıl vermeyi kendine hak gören insanlar beni hep korkutmuştur. Bu öz güven Balkanlardan sorgusuz sualsiz gelen soğuk hava dalgasından bile münasebetsiz. Bu insanlar sonradan verdikleri akıllar olumsuz sonuçlara yol açsa da kendilerinde kusur bulmaya yanaşmazlar. Hata yapmaktan korkanlarsa bu insanlara güveniverirler çünkü deneyimin gücüne inanırlar. İnsanlar hata yaparak öğrenir, zeki insanlar ise başkalarının hatalarından ders çıkarır derler. Karışık Kaset romanında yazar diyor ki aslında zeki olduklarından değil korkak olduklarından dolayı başkalarının hatalarından ders çıkarmayı uygun görüyor bu insanlar. 

Ben bu kitapta olsaydım eğer Yüzbaşı Wentworth'ün Anne'e yazıdğı mektubu verebilmek için unutmuşum bahanesiyle geri dönüp aldığı eldivenler olurdum.

Kitapta altını çizdiğim pek çok yer var ama sadece bir şeyden bahsetmek istiyorum. Jane Austen neşeli bir ruh halini "Tanrı'nın en seçme armağanı" olarak adlandırıyor ve o kadar haklı ki değinmeden geçemedim. 

Madem laf lafı açıyor, kitapta her şeyin açığa kavuşturulmasını sağlayan tartışmanın fitilini bir de ben ateşleyeyim. Sizce sevdiği insanı erkekler mi daha çabuk unutur kadınlar mı? Anne Elliot erkeklerin daha çabuk unutacağını savunuyor. Ama bunun cinsiyetle alakası var mı bilmiyorum kim daha az seviyorsa sevgisinden daha çok söz ediyordur. Ay bi dk romanlar karıştı. Hoop konu yine geldi mi Bay Knigtley'ye.


Not: Kitabın biri 1995 biri 2007 yapımı iki filmi var ben ikisini de sevdim arz ederim.

1995


2007


2 yorum:

  1. Ne güzel anlatmışsın kitabı. Jane Austen yazdığı için zaten okuma listemdeydi ama şimdi bir an önce okumak istedim :-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. o zaman okuyunca haberdar edin merak ederim :)

      Sil